15° Parçalı az bulutlu

102 YILDIR DİNMEYEN SIZI: MÜBADELE-2

| Haber Girişi: 1 Mart 2025 15:38 | Son Güncelleme: 15 Mart 2025 18:39 A A

Aslında tamamen bir kitap konusudur mübadelede; gidenlerin ve gelenlerin hikayeleri. Anılarda Yaşarken Gemlik kitabımda bana anlatılan ve gönderilen hikayelerden birkaçına yer ver verdim. Yüksel Hançerli Nazmiye Angüneş ve Lale Dağ arkadaşımızın yakını. Onun kitabından ve bana anlatılanlardan “Anılarda Yaşarken Gemlik” kitabının sayfalarını okumaya devam edelim.

Gemlik’ten İsmet Dağ’ın da ailesi mübadil olarak Girit’ten gelenlerdendir.

İsmet Dağ: “Ben mübadele sonrası Gemlik’e geldikten bir buçuk ay sonra doğmuşum. Babam, annesi ve babası ile beraber buraya gelip yerleşmişler. Girit Kandiya’dan birçok hısım ve akrabasını göç için gelen gemilere bindirmişler. Gemiler binen mübadilleri Mersin Limanı’ndan başlayarak gece gündüz demeden İzmit’e kadar bütün sahildeki limanları dolaşarak indirmiş. Bütün akrabalar birbirini kaybetmişler. Bizim aile Gemlik’te kalmış. Bizim akrabalardan Adana’da yaşayan H. Yüksel Hançerli bu hususta bir kitap yazdı, gelişimizi o daha iyi anlatıyor”

Fatma Yerli: Fotoğrafta sol baştaki dedem Hasan Dağ, yanındaki Yüksel Hançerli’nin babası ve Cafer amca.

Burada bir aileden bahsetmek gerekiyor, İsmet Dağ’ın akrabalarından Karpeta Cafer.

Karpeta Cafer eşi Azize ile evlendikten sonra bir oğlu olur. Adını Selim koyar. Oğulları 10 yaşına geldiğinde eşi vefat eder ve ikinci defa Zehra diye bir kız ile evlenir. Zehra’dan doğan çocuğunun adını da İbrahim koyar. İbrahim doğduktan kısa bir süre sonra baba vefat eder. Eşini çok seven Zehra bu acıya dayanamayarak 5-6 ay sonra o da vefat eder. Selim’in vasiliği dayısı Cemelaki Hüseyin Ağa’ya, İbrahim’in vasiliği ise amcası Karpeta Arif’e verilir.

Selim 16-17 yaşlarına gelmiştir. Stella isimli bir Rum kızına aşık olur. Kızı İzmir’e kaçırmak için plânlar yapar. Dayısına bu durumu açıklar. Ondan para ister. Dayısı yüklü miktarda para verir. İşleri halledinceye kadar parasını bir arkadaşına emanet eder. Paraları alan arkadaşı ortadan kaybolur.

Mübadilleri götürmek için gemiler limana yanaşır. Herkes yanına yükte hafif pahada ağır olan eşyalarını alırlar. Yine döneriz ümidiyle diğer eşyalarını bırakırlar. Tasfiye komisyonu göç edenlerin Girit’te bulunan mallarının dökümünü yaparak altın olarak değerini belirten bir kâğıt verir. Herkes gemilere bindirilir. Fakat bir düzen yoktur. İbrahim, amcasını bulamaz, dayısı Cafer ve teyzesi Aliye ile birlikte gemiye biner. Ağabey Selim aşkı uğruna gemiye binmez. Onu gemi ayrılırken el sallarken görür kardeşi İbrahim. Küçük İbrahim ağabeyinden bir türlü ayrılmayı hazmedemez. Onu unutmaz. Ama elinden hiçbir şey gelmez.

Bindikleri Sakarya gemisi limandan ayrılır. Hava şartları iyi değildir. Girit Kandiya 1916 doğumlu Sadet Keskin, “Hava çok kötüydü. Fırtına gemiyi sallayıp duruyordu. Çok korktuk. Büyüklerimiz Kur’an okudular. Daha sonra gemimiz bir limana yan yatmış şekilde demir attı. Bizi sahile çıkardılar. Burası Marmaris imiş. Bir gece kaldıktan sonra gemimiz düzeldi, yola devam ettik” diye anlatıyor.

Nihayet 24 Şubat 1924 günü Mersin Limanı’na kavuşurlar. Gemi buradan başlar yolcuları indirmeye. Bütün limanları dolaşarak en son mübadilleri İzmit’e indirir. Gemlik’e Girit’ten gelen çok aile vardır. Akrabalar, değişik gemilere bindiklerinden ve ayrı ayrı limanlarda indiklerinden paramparça olurlar. Birçoğu o zamanki şartlara göre birbirlerinden habersiz olarak vefat ederler.

Küçük İbrahim, bir ay Mersin’de karantinada kaldıktan sonra dayısı ve teyzesi ile Adana’ya yerleştirilirler. Kendilerine iki katlı eski bir ev verilir. Üstte bekâr olan dayı ve teyze, altta ise diğer dayı ve çocukları kalmaktadır. İbrahim ilkokula yazılır. Kısa zamanda Türkçe’yi öğrenir. Üç yıl okuduktan sonra dayısının isteği üzerine bir çırçır fabrikasına işçi olarak girer. Burada çalışırken kolunu makinaya kaptırır. İyileşince fabrikaya dönmeyerek bir fotoğrafçının yanına girer. Burada fotoğrafçılığı öğrenerek kendisine bir fotoğrafçı dükkânı açar.

Oğlu Yüksel Hançerli, “Babam İbrahim Hançerli 1940’lı yılların başında askerlik için geldiği İstanbul ve çevresinde, Gemlik’te Mudanya’da, Trilye’de yakınlarını bulma şansını yakalar. Babam akrabaları ile buluşmanın tadını çıkarırken, aklına ağabeyi Selim geldiğinde ve onun adı geçtiğinde çok kötü olurmuş. Ve ağabeyi Selim’i bulmanın çarelerini araştırırmış” dedi.

İbrahim Hançerli, Cafer Angüneş (Vecdi Angüneş’in babası),Vijdan ve Vecdi Angüneş

İbrahim’in Adana’da açtığı fotoğrafçı dükkânının yanında birkaç tane otel vardır. Bu otellerde haç zamanı Kudüs’e giden Yunanlılar konakladıklarında hem onlara tercümanlık yapar hem de Girit’ten gelenlere kardeşini sorarmış. Bir gün Girit’ten gelen birisi ağabeyini tanıdığını, İkinci Dünya Savaşı sırasında bomba atıldığında öldüğünü, çocuklarının yaşadığını söyleyerek bir adres vermiş. Bu adrese bir mektup yazar, aradan dört yıl sonra 1965 yılında Almanya’dan Stavros imzası ile bir mektup alır. Fakat buna bir anlam veremez.

Tekrar bir mektup yazar. Adreste bulunan olmadığından mektup geri gelir. İbrahim Hançerli (Soyadı kanunu çıkınca Hançerli soyadını almıştır) 1996 yılında ağabey hasreti ile vefat etmiştir. Çocuklarından Yüksel gazeteci olmuş, babasının bu idealini gerçekleştirmek için araştırma çalışmalarına devam etmiştir. Bir gün internette gezerken ailesi Girit’ten gelen birisinin 65 yıl sonra akrabalarını bulduğunu öğrenir. Söke’de yaşayan İbrahim Türkoğlu’nun telefonunu bulur, kendisine durumu anlatır. O da Girit’e giderse ilgileneceğini söyler. 19 Ağustos 2008 günü Türkoğlu’ndan bir telefon gelir. Akrabalarını bulduğunu, onlarla kendilerinden bahsettiği, onların da sevindiğini, beraber çay içmekte olduklarını söyler. Bunu öğrenen Yüksel Hançerli ve kardeşleri eşleri ile beraber 30 Eylül 2008 günü Girit’e ulaşırlar. Otellerine vardıklarında akrabaları onları kapıda karşılarlar. Tam 85 yıl sonra iki kardeşin çocukları birbirleriyle kucaklaşırlar. Orada misafir kaldıkları beş gün boyunca hep beraber dolu dolu hasretliklerini gidererek kaynaşırlar.

Amcalarının hayatını da orada öğrenir Hançerli ailesi. Mübadele günü Selim bir karar vermek zorundadır. Aşkı galip gelir. Amcası Arif ve dayısı Hüseyin kendisini her yerde aramaktadır. Gemi limana girmiştir. Jandarmaya haber verilir. Jandarma ve diğer görevliler her yerde ararlar. Sadece vapura binmesi gereken Selim gemiye adım attığı andan itibaren Yunan vatandaşlığından çıkacağını bildiğinden gemiye binmez. İlk gemi amcaları ile hareket ettikten sonra diğer gemiye binen kardeşi İbrahim’i uğurlamak için rıhtıma gelir ve o ayrılırken el sallar. Polis bu durumu öğrenir. Bunun üzerine Selim olan ismini Mustafa olarak değiştirir. Daha sonra tüm yakınları ayrıldıktan sonra yaylalık bir yer olan Arşendirias’a yerleşir. Burada vaftiz olup Mustafa’nın (Selim) adı Nikitas olur. Artık Stella ile evlenmek için bir mâni kalmamıştır. Kilisede evlenirler. Bu evlilikten Maria (1928), Manolis (1931), Stavros (1937) ve İreni (1941) dünyaya gelir.

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar Girit’i işgal eder. Nikitas’ın köyün bulunduğu yere karargâh kurarlar. Nikitas keçi otlatırken keçiler yasak olan bölgeye girer. Keçilerini oradan çıkarırken tutuklanır. Tutuklu bulunduğu yerden Şubat 1943 tarihinde arkadaşı ile kaçarlarken Alman askerleri tarafından vurularak öldürülür. Eşi Stella yoksul durumdadır. Soğuktan çocuklarını koruma uğruna kendisi donarak ölür. Yetim kalan çocukları anneanneleri yetiştirir. Aileler arasında bu tanışmadan sonra 2010 yılında Manolis’in öğretmen oğlu ile onun oğlu Yannis Adana’ya ziyarete gelirler. Bu ziyaretin olduğu zaman Gemlik’ten İsmet Dağ da gider. O da akrabalarını görür. İsmet Dağ’ın annesi ile Selim’in (Nikitas) babası kardeş çocuklarıdır.

25 sene kuşatıldıktan sonra 1669 yılında fethedilen Girit’in evladı fatihanlarının adadan hüzünlü ayrılışlarının hikâyesidir bu…

Gazeteci Yüksel Hançerli yeni kitabında, nüfus mübadelesiyle Adana’ya gelen babası ile sevdiği kız için Girit’te kalan amcasının acıklı öyküsüne yer verdi. Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’de imzalanan anlaşmayla uygulanan mübadelenin (karşılıklı nüfus değişimi) yol açtığı dramlardan biri, olayın kahramanlarından birinin oğlu tarafından gelecek kuşaklara aktarılmak üzere kitap haline getirildi. Girit mübadili gazeteci Yüksel Hançerli, mübadelede sevdiği Rum kızı için Girit’te saklanan amcası ve Adana’ya gelen babasının acıklı hikâyesini belge ve fotoğraflarla kitaplaştırdı. Kitapta, mübadelenin çok bilinmeyen yüzü bir kez daha dile getirildi.

RUM KIZI İÇİN SAKLANDI

Girit’te yaşayan Müslüman Türklerden İbrahim (Hançerli) ile ağabeyi Selim’in (Karpeta) filmlere konu olacak acıklı öyküsü 30 Ocak 1923’de başladı. Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele anlaşmasıyla her iki ülkedeki Müslümanlar ve Ortodokslar karşılıklı olarak değiş tokuş edildi. Ancak göz etmesi gerekenlerden bazıları topraklarından ayrılmadı. Bunlardan biri de Girit’te yaşayan Müslüman Türklerden öksüz ve yetim Selim (Karpeta) oldu. Sevdiği Rum kızı Stella’yı bırakmak istemeyen 20 yaşındaki Selim, Girit’in merkezinden uzak bir yaylada saklandı. Keçi besiciliği yapan Selim, sevdiği kızla yaşamaya başladı. Bu arada kardeşi İbrahim (Hançerli) ve diğer akrabaları da gemilerle Anadolu’nun değişik yerlerine gitti. O zaman 10 yaşında olan İbrahim, Adana’ya yerleşti.

STELLA DONARAK ÖLDÜ

Ege Denizi’nin diğer tarafında, Girit Adası’nda ise kardeşi Selim kimliğini gizlemek için Karpeta (Kilim) soyadını aldı. Acılı hayatı ise 2’nci Dünya Savaşı’nda, Almanların işgali sırasında sona erdi. Alman karargahına giren keçilerini çıkarmak isterken gözaltına alınan Selim Karpeta, kaçmaya çalışırken vurularak öldürüldü. 4 çocuğuyla dul kalan eşi Stella da 2 yıl sonra bir kar fırtınasında çocuklarını korumaya çalışırken donarak öldü. Adana’daki kardeşi İbrahim Hançerli de sıkıntılarla boğuştu yıllarca. Vasisi olan amcası Erdek’e gittiği ve ulaşılamadığı için, mübadele anlaşmasındaki şartlara rağmen ne Girit’teki 800 dönüm arazilerinin karşılığını Türkiye’de alabildi; ne ağabeyini ne de amcasını bulabildi.

Yüksel Hançerli buluştuğu akrabaları ile

ADADA BULUŞTULAR

İbrahim Hançerli’nin 1996’daki vefatının ardından oğlu gazeteci Yüksel Hançerli, amcasının izini sürmeye başladı. Aydın’ın Söke ilçesinde yaşayan bir tanıdıklarının yardımıyla amcasının çocuklarını ve torunlarını buldu. Girit’e gidip onlarla kucaklaştı, hasret giderdi. Girit’teki aile üyeleri de uzun yıllar kuzenlerini bulmak için çaba gösterdiklerini ama sonuç alamadıklarını, babalarının, dedelerinin mübadele sonrası yaşadıkları faciaları anlattı. Yüksel Hançerli, babası ve amcasıyla ilgili belge ve fotoğraflarla Adana’ya döndü.

TARİHE NOT DÜŞTÜ

Daha önce de mübadele ve mübadillerle ilgili çok sayıda kitabı yayınlanan, belgesel çeken Hançerli, babası ve amcasının acıklı hikayesini “Babam ve Amcam – Giritli Öksüzler” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta fotoğraflara ve belgelere de yer verdi. Mübadeleyle ilgili olarak tarihe bir not daha düşen Yüksel Hançerli, diğer yandan babasının Yunanistan’da kalan ve karşılığı Türkiye’de verilmeyen arazilerinin peşine düştü. Mahkeme sürecini sürdüren Hançerli, “Mübadelede bütün aileler parçalandı. Babamla amcam da bu acıyı yaşayanlardan biriydi. Onların vefatından sonra olsa da en azından çocuklarının, torunlarının izlerini bulmak içimizi rahatlattı” dedi.

Kaynak: Giritli Selim’in (Mustafa, Nikitas) Hikâyesi

H. Yüksel Hançerli “Babam ve Amcam” isimli kitabından. 25 sene kuşatıldıktan sonra, 1669 yılında fethedilen Girit’in Evlad-ı Fatihan’larının adadan ayrılışlarının hüzün dolu hikâyesidir bu.

Fatma Yerli: Dedem Dağ Hasan, babamlar iki erkek, dört kız kardeştiler, amcam İsmet Dağ.

Yüksel Bey’in yazdığı kitapta dedem Hasan Dağ ve babaannemin yaşadıkları zorlukları anlatmış. Çok üzücü, insanlar vatanım dedikleri yerlerden kopartılmışlar. Babam Emin Dağ Gemlik’te doğmuş. Şimdi hiç biri yaşamıyor.

Fatma Yerli: Annem Aynur Dağ, babam Emin Dağ

Alev Yanar: Ben o yıllarda askerdim. Babam zeytin işi yapardı, zeytin sandığımızı İsmet ve Emin Dağ kardeşlerden alırdı. Emin abim ile içtiğimiz, yediğimiz ayrı gitmezdi. Arabalarımız bile aynı markaydı (Ford). Uzun müddet çok güzel anılarımız oldu. Şimdi bile komşuluk yapıyoruz aynı apartmanda. Rahmetli beni çok severdi, ben de onu.

Nezahat Ayas: İsmet abi üst katımızda oturuyordu. Babam rahmetli olmuştu. Ben de başında ne yapacağımı bilmeden oturuyordum. Kapı çalındı. İsmet abi, “Ben iş yerine gidiyorum. Babanın tahtalarını hazırlattım, alıp geleceğim. Sen üzülme kızım, gerekeni yaparız” dedi. Yaptı da. Hep dualarımdadır.

Eski kerestecilerden İsmet Dağ ve Emin Dağ kardeşler

Lale Dağ Eşinin ailesi Dağ ailesini anlatıyor.

Babam Nurettin Özel’den bahsettim. Gemlik doğumluyum. Dağ Hasanlar’dan İsmet Dağ’ın oğlu Mehmet Dağ ile 1986 yılında evlendim. 2 kızımız var. Lise mezunuyum. Eşim endüstri meslek lisesini bitirdi ve baba mesleği keresteciliği yaptı, emekli oldu.

İsmet Dağ mübadelede annesinin karnında gelmiş, Fatma ve Hasan Dağ’ın ilk çocukları. İsmet baba 1924 doğumluydu.1923’te Gemlik’e geliyorlar ve burada önce rençberlik yapıyorlar. Çukurbahçe’de şimdi yıkılan evler var, orada oturmuşlar. Fatma Hanım kilim dokumuş. Aile gelirken bölünmüş. Bir kısmı Mersin, bir kısmı Kuşadası’na yerleşmiş. Dedeler kalabalıktı. 3 kardeş; iki erkek, bir kız. Kayınvalidemin ailesi Bulgaristan’dan Bursa’ya gelerek yerleşmişler. Heykel’de katlı otoparkın olduğu yer onlarınmış. Sevinç anne 1936 yılında orada doğuyor. Sonra babası buraya nüfus müdürü olarak atanıyor. Baba Nurettin Şener, Sabriye anne adı. İsmet baba ile evleniyor ve 3 oğulları oluyor.  Son 15 sene birlikteydik. 3 oğlu ile çalışıyordu. Kayınvalidem Alzheimer hastası oldu. Sonrasında kayınpederim bizimle yaşamak istedi. 2017 yılında vefat etti.

Girit’i çok bilmiyordu. Mesela amcasının oğlu iki kardeşmiş, bir tanesi papazın kızını seviyormuş, orada kalmış.

Gürkan Sait Ünal: Anneannem ve dedem nur içinde yatsınlar.

Saadettin Civan dayımın duyguları: “97 yıl önce mübadele sürecinde Selanik’ten kalkan Gemlik Limanı’na gelen bu gemide, Saadet ve Bahri isimli iki de çocuk vardı. Onlar daha sonra benim annem ve babam oldular.”

Günay Filiz Uğurlu: Dedesi 13 yaşında mübadele ile Girit’den buraya gemiyle gelmiş. Süt satarmış. Eski radyo, üzerinde litrelik süt kabı, ütü ve bakır çaydanlık demliği evinin baş köşesinde.

Anılar bu eşyalarda gizli. Geriye sadece itinayla saklanan bu eşyalar kaldı. Kimi babadan, kimi dededen, kimi de pamuk elleri ile cam önünde oturmuş ilmek ilmek hasreti, acıyı ören dantellerde büyük anneden.

> Devam edecek…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Köşe Yazıları - 15:38 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.
MKS - Marmara Kimya Sanayi Borusan Liberal