15° Parçalı az bulutlu

102 YILDIR DİNMEYEN SIZI: MÜBADELE

| Haber Girişi: 16 Şubat 2025 13:01 | Son Güncelleme: 3 Mart 2025 15:02 A A

Türkiye ve Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’te imzalanan “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokolü sonucu zorunlu nüfus mübadelesi ile topraklarını terk ederek umut yolculuğuna çıkan mübadiller Gemlik’te anıldı.

GÜLCEMAL VAPURU

Gülmeyen cemaller gül çehresinde, üzerinde iki baca, dört direk, limana demir atmış üzülerek. Cehennem yeri adeta Selanik; Ege Denizi ağlıyor, beyaz kule üzgün, minareler mahzun, ezanlar susmuş. Arkamda kalırken memleket; limandaki dalgalar bile ağlıyor bugün.

Gül çehresinde gülmeyen Cemal’ler taşıyan gemi. Onun hikâyesi bir (vapur) gemiden çok daha fazlası. İnsan bir ömre neleri sığdırabilir, ya bir (vapur) geminin hayatına neler sığabilir? Güvertesinde acıyı, sevinci, gözyaşını, mutluluğu, mutsuzluğu taşımış, kavuşmaya, ayrılığa kısacası bir devre tanıklık etmiş gemidir o. (Yılmaz Güvenilir) 

KİTABIN ADI BİR AVUÇ MAZİ

Araştırmalarım sırasında rastladım.

“Bir yerde göz yaşlarımı tutamadım diyor” okur.

Bayan Mitra Türkiye’den Yunanistan’a macır olarak gelen bir Rum kadın. Bebeğinden başka yanında kimsesi yok.

Türkiye’ye macır olarak gidecek İkbal’e şunu söylüyor:

“Bayan Mitra siyah elbisesinin ön cebinden bir patik çıkardı. Tek bir patik. Al bunu İkbal Hanım. Bir gün bu toprağa dönersen, öbür teki evinde, duvarda asılı olacak. Sen de Türkiye’ye götür bu teki, Anna Maria’nın bir ayağı toprağında olsun.”

Onların bu göç hikayesi başlı başına bir dram.

Bedri Rahmi bir şiirinde Gülcemal’den şu dizelerle söz ediyordu:

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir,
Anadolu’da toprak damlı evde,
Gülcemal üstüne türküler söylenir.
Süt akar cümle musluklarından;
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemal’le gider İstanbul’a,
Gülcemal’le gelir…”

Gülcemal’le birlikte Akdeniz, Sakarya, Cumhuriyet, Dumlupınar, Sadıkzade ve Giresun iki kıyı arasında sürekli göçmen taşıyor, Selanik ve diğer Yunan iskelelerindeki yığılmalar bitmiyordu. Gelen grupların yerini hemen iç bölgelerden gelen yenileri alıyordu. Yunanistan’ın dağlık yörelerinden kıyı kentlerine göçmen akışı sürüyordu. Kar, soğuk ve kışın her türlü olumsuz etkisi bu yollara dökülüşü engelleyemiyordu. Öbek öbek çadırlara yerleştirilmeye çalışılan ya da açıkta bir köşeye sinip derme çatma sargılar altında titreşen göçmenlerin dramına, yanlarında getirdikleri karasığır bağırtıları, at kişnemeleri, koyun, kuzu, keçi melemeleri karışıyordu. Oraya buraya kağnılar, at arabaları ve diğer yaylı taşıma araçları savrulmuş, öbek öbek yakılan ateşlerin etrafında insan yüzleri alevler üzerine düşmüş, gölgeler halinde oynaşıyordu. (Kaynak: Prof. Dr. Kemal Arı’nın “Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele gemileri” adlı yayınından.)

Mübadele Kültürü

Mübadele göçmenleri, Gemlik’teki eski kültürü kısmen sürdürdü. Giritliler’in özellikle ot yemekleri çok ünlüydü. İşte bu Giritli ve Prevezeli kadınlar, gemilerden indikten sonra çevrede gördükleri güzel otları yemek yapmak üzere toplamaya başladı. Geldiklerinde kırlara dağılmış; yemeklik ebegümeci, ürüvez ve kuzukulağı toplarken gören yerli halk, önce göçmenlerin açlıktan ot yediklerini sanmıştı. Sonraki yıllarda ise Giritliler’in bu ot yemekleri merakından dolayı “Giritliler, eşeklere ot bırakmadı!” denmiş ancak sonraları Gemlikliler, bu güzel ot yemeklerinin tadını alınca Girit göçmenlerine yerlilere ot bırakmadığından şikâyet etmeye başlamıştı.

Gemlik’te Vodinalılar hariç, gelenlerin hemen tümü o yıllarda Rumca konuşmaktaydı. Bu nedenle, 1940’lı yıllara kadâr Balıkpazarı kahvelerinde Rumca konuşuluyordu. Girit göçmenlerinin hemen tümü hiç Türkçe bilmiyordu. Türkiye’ye geldiklerinde ekmek-su istemesini bile bilmeyen bu insanların çoğu meslek sahibi veya esnaf idi. Kentlere yakın alanlarda yaşayan bu insanların Gemlik ve Mudanya gibi ilçe merkezlerine yerleştirilmesi ise büyük isabetti. Zeytinciliği de bilen Giritliler, Gemlik ve Mudanya’da zeytinciliğin gelişmesini de sağlamışlardı.

Gemlikli İbrahim Gürsoy, Girit’te kuru üzümü ve greyfurtu da çokça yetiştirdiklerini söyledi. Tüm kaynak kişiler, Girit’in çok güzel ve verimli bir ada olduğunu, her tür meyve ve bitkinin yetiştiğini söyledi. Gemlik’e gelen Girit göçmenleri daha çok Kandiya çevresinden ve biraz da Hanya’dan gelmişti. Kandiya’nın bir mahallesi Müslüman imiş. Göçmenlerin Gemlik’e iskânı ve onlara malların dağıtılması son derece titiz biçimde yapılmaktaydı. Bu amaçla kurulan göçmen komisyonlarının yöneticileri son derece özverili bir çalışma yürütüyordu. Nitekim 1924 tarihli bir arşiv belgesinde Mudanya, Gemlik İskân Kâtipliğine Mehmet Refik Efendi tayin edilmişti. (BOA, 272..0.0.71, Yer: 33.43..15)

Yanyalı göçmenler, 1934 yılında ancak iskân alabilmişlerdi. Yanyalılar Bursa’da sadece Gemlik, Mudanya kasabalarına yerleşmişlerdi. Yanya ve Pargalılar’ın tümü esnaf ve meslek sahibi kişilerdi. Bu nedenle kasaba merkezinde iskân edilmeleri isabetli olmuştu. Pargalılar’ın bir bölümü mübadele sonrasında nasılsa orada kalmış, II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan’da katliama uğramışlardı. Bursa bölgesine, sadece Gemlik’e bir miktar Prevezeli yerleşmişti. Yanya’nın Parga beldesi göçmenleriyle birlikte gelmişlerdi. Ancak gemideki Prevezeliler’in iskân yeri Hatay Dörtyol olmasına karşın bir kısmı bu kasabada kalmıştı. Uzun süre bu nedenle iskân verilmemişti.

Preveze göçmenlerinin Gemlik’e yerleşmeleri isabetli olmuştu. Çünkü bu göçmenler, Preveze’de de zeytincilik yapmışlardı. Gemlik’e yerleşen Prevezeliler’in hemen tümünün meslek sahibi aileler olduğu ve bu nedenle Gemlik’in ekonomisine katkı sağladığı söylenebilir. Preveze göçmenlerinden Necati Arda, Gemlik’te belediye başkanlığı yapmıştı. Prevezeli arabacı Ali Karakuşi de, arabalarından birini gemiyle Gemlik’e getirmişti. O tarihte getirdiği araba Gemlik’te büyük ilgi görmüştü.

Serez göçmenlerinden Salih Tufan da, Cihatlı Köyü’ne öküz arabası getirdiklerini söyledi. Preveze civarındaki Margrit Köyü’nden 10 hane kadar Çingene de Gemlik’e gelmişti. Gemlik’te başka bölgelerden de 20 hane Çingene iskân edilmişti. Gemlik’teki tüm Çingeneler, mübadele ile Yunanistan’dan gelmişti. Halen Gemlikli Çingeneler, Rum mahallesinde yaşamaktadır. (Kaynak Raif Kaplanoğlu- Oğuz İslamoğlu- Asri Gemlik)

YORUMLAR

Usta Haluk: Bol yeşillik, zeytinyağlı çok lezzetli yemeklerdi. Zeytinyağlı dolma yaparlardı. Piknik yapılırdı; aileler çeşit çeşit yemeklerle gelir hep beraber yenirdi. Çok güzel günlerdi.

Nurten Yıldız: Babamı doğduğu yerlere götürememenin üzüntüsünü iliklerimde hissediyorum. Rahmetli babam, bazen konuştuğumuz zaman hep “Ahh, bir kere dünya gözü ile gidebilsem, o doğduğum yerleri görebilsem” derdi. Ben, “Baba bir gün gideriz” dediğim halde götüremeden kaybettim. İnsanın hayatında hep istediği şeyler olmuyor.

Fahriye Çakmak Emek: Ben Girit’e gittim, babamın doğduğu evi gördüm. Oradaki insanlar hepsi akrabalarım gibiydiler, babama amcama benziyorlardı, çok yakın davrandılar bize. O günkü duygularımı anlatamam size. Hatta toprak alıp getirdim babamın mezarına koydum. Giritli olduğum için her zaman gurur duydum ve ölene kadar duyacağım.

KEMAL HANIMIN HİKÂYESİ- MÜBADİL BEBEK

(Nazmiye Angüneş’den alınmıştır.)

Gülcemal vapuru iki gün önce ayrıldığı Girit Adası’ndan anavatana doğru ilerliyordu. Diğer akraba komşuları ile yola çıkan aile iki kız, iki oğlan ve bir bebekle vatana kavuşmanın sabırsızlığı içindeydiler.

Henüz iki aylık olan Gülsüm Kemal bebek (nüfusta Gülsüm olan bebek, Atatürk sevgisi ile Kemal adını kullandı) geminin iç kısmında annesinin kucağında uyuyordu.

Mübadil aileler birbirinden uzaklaşmadan hep birlikte oturuyorlar; zamanı konuşarak, dertleşerek geçiriyorlardı. Dışarısı çok soğuk olduğundan her aile yanında getirdikleri bakır ya da pirinç aile yadigârı mangalları yakıyor, kömür hazır olunca alt kata indirip ısınıyorlardı.

Bu ailelerden biri Uzel ailesi idi (soyadını burada aldılar). Onlar da diğer aileler gibi mangal başında geç vakte kadar yakınları ile sohbet etti. Bu arada uykusu gelenler yavaş yavaş kendilerine bir yer ayarlayıp uyumaya başlamışlardı. Nazmiye anne uykuya yenik düşmeden önce, Gülsüm Kemal bebeğin acıktığını düşünerek, emzirmek üzere bakmaya gitti. Yanına gidip örtüyü kaldırdığında bebeğin yüzünün simsiyah olduğunu gördü. Korku ile yakınlarına seslendi. Bebeği görenler dehşet ve üzüntüyle birbirlerine baktılar. Nefesini dinlediler. Bebek nefes bile almıyordu. Gecenin çok geç vakti olmuştu.

Bebeği kaybettiklerini düşünüp sessizce ağlamaya başlamışlardı fakat kimseye de söyleyemiyorlardı. Eğer bebek öldü deyip yardım isteseler, kaptan anında gelip bebeği onlardan alırdı. Çünkü gemide bulaşıcı hastalık nedeni ile kurallar vardı. Aile bu olayı Türkiye’ye kadar gizlemeye karar verdi, hiç olmazsa bir mezarı olur diyerek.

Bütün aile büyükleri uyumadan beklediler. Sabaha kadar aile yakınlarından biri onlara şunu hatırlattı: “Ya! ‘Bebek neden uyanmıyor?’ diye soranlara ne diyeceğiz?”

İşte bu önemli meseleydi, insanlar yavaş yavaş uyanıyordu.

Nazmiye Hanım, sabahın ilk ışıkları ile kız kardeşi Cemile’yi ve yakınları olan birkaç hanımı yanına alarak bebeği beslemeye güverteye çıkarak altını değiştireceğini söylediler.

Dışarıda soğuk ve açık hava vardı. Herkes bebeğin etrafına toplanıp yüzünü görmek, doya doya ağlamak istemişti. Yüzünü açtılar, okşadılar, öptüler, ağladılar. Annesinin kucağında olan Gülsüm Kemal’den minik bir hıçkırık duyuldu, bir çığlık sesi geldi. Bu bir mucizeydi. Tekrar hepsi başına toplanmıştı ki bebek ağlamaya başladı. Bebek ağlıyor, annesi ağlıyor, herkes ağlıyordu. Akşamdan beri yaşadıkları bir kâbus sona ermiş, bebek onları bırakmamıştı.

İçeriye tekrar geri döndüklerinde, artık gece yaşadıklarını herkese anlatıyor ve bebeğin mangaldaki kömürden zehirlendiğini, onların da dikkatli olmalarını söylüyorlardı.

Mübadil bebek Gülsüm Kemal, Bahattin Özsayın ile evlenip, Gemlik’te 75 yaşına kadar yaşadı. Hiç çocukları olmadı. Gemlik’te vefat etti.

Hava pilotu Bahattin Özsayın ve arkadaşları

Bu öyküyü Kemal teyze ve Fatma anne bana anlatmışlardı. Aklımda kalanları yazmaya çalıştım. Hepinize selam ve sevgiler. (Nazmiye Angüneş)

Anılarda Yaşarken Gemlik/Sayfa: 46-52

Devam edecek…

Köşe Yazıları - 13:01 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.
MKS - Marmara Kimya Sanayi Borusan Liberal