Hafif yağmur
Borusan

TIP EMEKÇİSİ BİR CUMHURİYET ÇOCUĞU

| Haber Girişi: 16 Mart 2025 13:34 | Son Güncelleme: 31 Mart 2025 13:35 A A

On yıl kadar önce iş yerime kısa boylu, tıknaz, yaş almış elinde çantası ile biri girdi ve sandalyeye oturdu. Ben sosyal medyamı yeni açmış, orada Gemlik ile ilgili yazılar yazıyordum. Bir arkadaşım beni söylemiş, o da tanışmak için gelmişti. Kendini anlattı, hatta yazdığı doğa şiirlerini ve kendi kaleminden hayatını uzattı okumam için.

Sonraki zaman zarfında baba kız gibi olduk. İbrahim amcam tanıdığım en muhteşem insanlardan biriydi. Cefakâr, sevgi dolu, gönlü çok ama çok zengin.

Eğitim onun için çok önemliydi. Öğrencilerin her birini çocuğu gibi görüyordu. Yıllarca okul aile birliği başkanlığı yapmıştı. Gemlik Endüstri Meslek Lisesi’nin yıkılması sonrası yeniden eğitime açılması için çok mücadele verdi. İhtiyaçları için kapı kapı dolaştı; Ankara’ya mektuplar yazdı, gazetecilerin kapısını aşındırdı. Yalnız kalmasına, bazı kimselere ters düşmesine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi.

Aranmayı beklemeden arayan, özel günleri hiç unutmayan, derneğimizin onursal üyesi, bizim ihtiyar delikanlımız. Gemlik Zeytin Hali’ndeki caminin yapımına katkıları olmuştu ve orada ezan okumayı kendine görev bilmişti. Hiç üşenmeden her cuma ezanında oraya koşarak gider ezan okurdu. Son derece laik ve Atatürkçü bir insandı. Atatürk’ü görmüştü. Onu gördüğü günü hep anlatırdı.

Onun hayata tutunması, pozitif görüşü, tecrübesi bizler için büyük bir şanstı. Ondan, hayata tutunmayı, inançlarımız için mücadeleyi, toplum yararına çalışmayı öğrendik.

Odası sayısız teşekkür ve madalya ile doluydu. Sürekli kan vererek hayat kurtardığı için bazılarını Kızılay’dan, bazılarını da eğitim kurumlarından almıştı. Tema Vakfı’na yaptığı hizmetler de unutulmaz.

25 Aralık 2022’de maalesef o tatlı ihtiyarı kaybettik. Aslında o, Gemlik’e yıllarca hizmet etmiş bir iğneciydi. Eskiden iğnecilerimiz vardı. İbrahim (Parlak) amca, Hulisi (Bolu) amca, Tiringa Kemal amca, İğneci Sabire teyze, İğneci Selahattin, İğneci Fahriye ve daha kimler, kimler…

Doktora bir kez giderdik, reçetemizi yazar verirdi. Daha sonra anne ve babalarımız hemen evimizin iğnecisine haber uçururdu. Onlar çantaları ile gelir, iğnemizi yapardı. En az on iğne… Kapının zili çaldı mı korkudan benzimiz sararırdı.  Kimi artık evimizin insanı gibi olmuştu. Ceplerinde şekerler ile bize, bu korkuya rağmen kendilerini sevdirmeyi bildiler. Hiç unutmadık, unutmuyoruz.  Şimdilerde gidiyoruz sağlık ocağına veya hastahaneye, ne hemşire sizi tanıyor ne de siz onu.

14 Mart Tıp Bayramı. Tüm sağlıkçılarımızın bu özel gününü kutluyorum. Şimdilerde her şey değişti. Bizim çocukluk yıllarımızda Gemlik Belediyesi’nin sağlık ocağı vardı. Şimdiki AVM’nin olduğu yerde bir çarşı, çarşının duvarlarının üzerine de boydan boya sağlık ocağı yapılmıştı. Salı günleri önüne pazar kurulurdu. Sıra ile doktor odaları, en son odada da iğne ve aşı yapılırdı. Dar koridorun pencereleri AVM’nin üst sokağına bakardı ve koridor tıklım tıklım dolu olurdu. Hele salı günü önüne köylü pazarı kurulduğunda kalabalık sokaklara taşardı. Köylerden de köylüler gelirdi. Bu, Gemlik’te hastanenin olmadığı zamanlar. Terme’nin hastaneye dönmesi daha sonra. Doktor Aziz Bey, Nimet (Ataoğuz) Hanım o dönemin belediye doktorlarından. Naci Özokur ise Sunğipek Fabrikası doktoru.

Doktor amcalarımız, teyzelerimiz, hepsi de evimizin insanı gibiydi. Ellerinde çantaları ile gelirler, sohbet ederlerdi. Tanıdık bir güleryüzle sevecen bakarlardı. Hastalıklar değişti, doktorlarımız yorgun ve bitkin. Tıp ilerledi ama galiba herkes “Düğün, bayram neyime” dercesine. Ne doktor memnun hayatından, ne hasta.

Zaman zaman sağlıkçılarımızın hepsini saygı, sevgi ve rahmetle bu satırlarda anmaya çalışıyoruz. Tüm ahirete intikal etmiş sağlıkçılarımızı rahmetle anıyoruz.

İbrahim Karaaslan, Yugoslavya’nın Prosova şehrinden İnegöl’e göçmüş bir ailenin çocuğu. 1931 yılı Mart ayında İnegöl’de dünyaya geldiği nufusa yazılmış fakat 1929 doğumlu olduğu söylenmiş.

İbrahim Karaaslan’ın anıları

Zorlu bir hayat mücadelesi…

1937 yılının sonlarında; Gazi Mustafa Kemal Atatürk Bursa Gemlik’e geçerken İnegöl’e uğradı. O zamanki belediye başkanı annemin amcasının oğlu Nuri Bey’di. Belediye başkanına soruyor: “Benim bir askerim var. Çanakkale’de Gündoğdu’da çarpışırken Yemen’de Fransız’lara esir düşen, 7 sene esir kalan, oradan kaçarak Türkiye’ye gelen, 1922 yılında Sakarya Meydan Muharebesi’nde çarpışan, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan Savaşı, 9 Eylül 1922 Kocatepe’de Türk ordusuyla birlikte İzmir’de Yunan ordusunu denize dökerken gazi olan, benim Ramazan çavuşum İnegöl’deymiş. Onu bana bulun. O benim 17 yıl askerlik yapan gözbebeğim, gazim” demiş. Belediye başkanı, “O abimiz, eniştemiz” demiş. Hemen babamı apar topar gelip aldılar. Ben de babamla beraber gittim. 7 veya 8 yaşlarındaydım. Çünkü 2. sınıftaydım. O zaman ben Atatürk’ün elini öptüm.

“İnşallah vatana ve millete hayırlı bir evlat olursun, daima hayırlı işler yaparsın, çünkü sen çok sevdiğim gazinin oğlusun” dedi. Sonra ben 1944-1945 ders yılında ilkokulu bitirdim. 1946 yılında ortaokula başladım. 11.03.1946 babamı kaybettim.

Ev yok, yer yok. Mecburiyetten annem İsaören Köyü’ne benden 6 yaş büyük olan Şükrü abim, benden 4 yaş küçük olan Mustafa ve 2,5 yaşında olan kız kardeşim Cemile’yi de yanına alarak evlendi. Ben “gitmem” dedim. Baba bir, anne ayrı bir abim vardı; ismi Adem Karaaslan. Ona gittim. O da sahip çıkmayınca Kaptan Hanı diye bir yer vardı, orada Boşnak Ahmet amcanın yanına gittim. “Çırak lazımsa çalışmak istiyorum” dedim. O da bana “Ekim ayında kalfa bırakacak. O zaman gel alırım” dedi.

Aylardan Haziran ayıydı. Tatil olur olmaz İnegöl’ün Hamzabey diye büyük bir köyüne gittim. Orada Mustafa Çavuşoğlu diye bir ağanın yanına hizmet etmek için girdim. Çift sürmeyi falan biliyordum. Orada 4 ay çalıştım. Eylül sonunda İnegöl’e geldim. Okuyacağım diye ağa bana 1 kat elbise aldı, biraz da para verdi. Ekim ayında kahvede işe başladım. O hanın odası vardı, orada yatıyordum. Sabahları erken kalkıp ocak yakar, çayları demlerdim. Hemen yakında bir fırın vardı, orası ile anlaştım. 300 adet simit alırdım. O zaman karşımızda tekel vardı. 280 tane işçisi vardı. Onlar 1 tane simit alırlardı, parasını masanın üstüne bırakırlardı. Üç sene ortaokul okudum. Meşakkat içerisinde okulu okurken de, hemen karşımızda cami vardı, oradan da Kur-an dersi alıyordum.

Kur-an’ı hafız olarak orada bitirdim. Ortaokuldan mezun oldum. Sonra lise yoktu İnegöl’de, düşünmeye başladım.

Bundan sonrasında bir yandan okuma çabaları, bir yandan bir ağanın yanında çalışması ve orada eşi Hatice Karaaslan ile tanışıp evlenmesini anlatıyor İbrahim amca. 1949’da nişanlanmış, 1950 yılında evlenmiş.

Nasıl sağlıkçı oldu?

13.07.1952’de asker oluyor ve askerde 3 ay sıhhiye çavuş kursuna gidiyor.  

30 Nisan 1935’te çavuş diplomamı aldım. Birliğim Bayburt Tank Savar taburuna gelerek göreve başladım. Top komutanı ve sıhhiye çavuşluğunu bir arada sürdürdüm.

Askerliğimizin bitmesine 1 ay kala bölüğümüzün bölük komutanı ile tabur komutanının araları açıldı. Bölükle birlikte Sivas’a sürgüne gittik. Orada 25 gün görev yaptıktan sonra Temmuz 1954 yılında tezkeremi alarak evime döndüm. Köyümde 4 yıl yine rençberlik yaptım.

İnegöl’e gidip camide 4 ay imamlık yaptım. Sigortası yoktu. Ondan sonra İnegöl Emniyeti’nde 1958 yılında bekçi muhasibi olarak göreve başladım. 1 Ocak 1960 yılında polislik imtihanı için İstanbul Yıldız Polis Okulu’nda imtihana girdim. Bir santim boydan kısa olduğum için kırmızı çizgi ile kaybettim. Yine İnegöl Emniyeti’nde 20 Şubat’ta Ankara Polis Okulu’na gittim. Bütün elemeleri geçtikten sonra “Yarım santim ile boydan kaybettiniz” dediler. Ben de heyetin yanından ayrılırken feryat ettim: “Ben Ankara’da bir hafta kaldığımda benden ufak boylu polis arkadaşlar var” dedim.

O arada Jale isminde profesör doktor hanım, Emniyet Genel Müdürü, Ankara Emniyeti Müdürü ve İstanbul Emniyet Müdürleri ile görüştü ve beni anons ettiler. Sıhhi muayenede de beni o kadın profesör muayene etti ve onlara hitap ederek “Çok sıhhatli. 48 saat bir noktada dikilebilir. Vatandaşın hakkını yemeyin” dedi ve kazandık. Mayıs ayında okula, kursa davet edeceklerdi. Ben yine İnegöl Emniyeti’nde çalışıyordum. Birden 27 Mayıs 1960 darbesi kopunca askeriye hepimizi rehin aldı. Ondan sonra bizim polislik işi iptal oldu.

08.05.1962 İnegöl Emniyeti’nden İnegöl Devlet Hastanesi’ne Sıhhiye çavuşu olduğum için müracaat ettim. Hasta bakıcı ve cerrahi bölümünde ameliyathane görevine başladım ve bu görevim 05.06.1967 yılına kadar 5 yıl 1 ay sürdü. Ondan sonra yine İnegöl Toprak İskan Memurluğu’nda münhal bulunan kadroya naklen tayinimi yaptırdım. 1967’ye kadar 6 yıl 5 ay görev yaptım. 30.11.1973 Gemlik Sıtma Eradikasyon Şubesi’ne tayinimi istedim. Göreve başladım. Bu arada sıtma savaş kursuna katıldım. 1973-1983 yılları arasında sağlık savaş memuru olarak görev yaptım. Nisan 1983 yılında emekli oldum. Yine halkıma iğne hizmeti ve fahri imamlık hizmetleri sürdürürken, 1984 yılında Hamidiye Mahallesi’nde muhtar adayı oldum. 7 tane muhtar adayı vardı. Buna rağmen 35 yıllık adayın karşısında 35 oy ile kaybettim. Ertesi gün tebrik ettim.

Bundan sonra diğer çalışmalara devam ettim. 1985-1986 ders yılında Gemlik Endüstri Meslek Lisesi’nde yeğenimin velisi oldum ve yönetime girdim. 1988’de Koruma Derneği Başkanı, ondan sonrada Okul Aile Birliği Başkanlığı yaptım.

1999 Tema Vakfı’nı Gemlik’te İbrahim Bey’le beraber açtık. Bazı sorunlar ve olaylar yaşandı.

Daha sonra eski Gemlik Tema Teşkilatı’nı dağıtıp yenisini kurduk. İbrahim Yıldırım Başkan, İbrahim Karaaslan Başkan Yardımcısı, Cemil Kurt, Ümitser Ergen, Hüseyin Cankurt, Neşe Özden, Mehmet Kulakale, Yusuf Topal, Muttalip Kapaklı ile birlikte çalıştık. Belediye Başkanı Mehmet Turgut Bey’den büro aldık. Orada çalışmalarımızı sürdürdük. 25-26 Ekim 2008 yılında Hatay’da Gemlik ilçe sorumluluğunu bana tevdi ettiler. Büromuz sebepsiz yere kapandı. Okulları gezerek sunum yapıyor, belediyeye çevre ile ilgili bir takım yazılar yazıyordum. Eşim Hatice Karaaslan 11.07.2012’de vefat etti. Doğayı çok seviyorum. Eğitimi çok seviyorum. Noterden çocuk alıp meslek lisesinde okutuyorum. Kendi evimde Kur-an dersleri verdim. Hele hele doğanın ve çevrenin temizliğine bütün insanların değer vermesini istiyorum. Kendi sıhhatime çok dikkat ediyorum. Ömrüm ve sıhhatim olduğu müddetçe amme hizmeterimi yapmaya devam etmekle maddi ve manevi yardımlarımı Allah nasip ederse sürdüreceğim.

89’luk İhtiyar Delikanlı
Hafız İBRAHİM KARAASLAN
Emekli Sağlık Savaş Memuru
Endüstri Meslek Lisesi Okul Aile Birliği Onursal Başkanı

Not: Yazısından bazı kesitler aldığım İbrahim Karaaslan 93 yaşında vefat ettiğinde hala “Kime ne iyilik yapabilirim? Hangi çocuğa kucak açabilirim? Okul için neler yapabilirim?” diye düşünüyordu.

Sevgi, özlem ve rahmetle anıyor, seni kendimize örnek alıyoruz İbrahim abiciğim. Mekânın cennet olsun.

 

 

 

 

Köşe Yazıları - 13:34 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.
MKS - Marmara Kimya Sanayi Borusan Liberal