CUMHURİYETE DAİR
Güneş ışıkları sızsa da odanın penceresinden, sonbaharın serinliği hissediliyor artık. Yoğun bir gün beni bekliyor. Ay sonu; malum, vergi ödemelerinin son günü. Bugün kızımı ve oğlumu okula bırakıp işe erken başlamalıyım. Zaten hazırlanmış çocuklar. Kedilerimizin yemini ve suyunu kontrol ettikten sonra çıkıyoruz evden. Dışarda lodos var; ılık bir rüzgâr vuruyor yüzümüze. Serin de olsa, kızımın yoğun ısrarları sonunda arabanın camını açıp rüzgâr esintisini saçlarımızda hissediyoruz. Oğlum dökülen yaprakları göstererek, “Kahve rengi olmuş baba bak. Dökülmüş yollara” diyor. Kızımın okulunda erken olduğu için kimsecikler yok. Güvenlik görevlisi ile selamlaşıp sınıfına götürüyorum. Bu saatlerde okul servisleri ve fabrika servisleri yoğun olduğu için trafik biraz zorlasa da çıkıyoruz Gemlik’ten. Bursa’ya girmeden mazot almam gerekiyor. Malum akaryakıt da çok zamlandı. Bu işe ne zaman çare bulacaklar?! Pompacı çocuğa “Günaydın” dedikten sonra “İndirim var mı?” diyorum. Gülümsüyor. Çok sık soruyorum sanırım. Yoğun bir iş günü ödemeler, mükellefler derken su gibi akıp gidiyor. Durağan olan bir şey yok hayatta; her şey akıp gidiyor, bazen koşmak gerekiyor. Akşam kalabalık bir trafikten sonra tekrar eve ulaşıyoruz. Bir Türk kahvesi ile günün yorgunluğunu bir nebze de olsa hafifletiyorum.
Hayatın rutin telaşından başlığıma dair bir şey yazamadım sanırım. İzah edeyim; CUMHURİYETİ biz her an yaşıyoruz aslında. Sadece günlük rutin görünen hayatımıza bakmamız yeterli. Ben bu yazımı kaleme alırken bana bu özgürlüğü veren iradenin adı nedir sizce?
Sabah uyanınca kimsenin bizi zorla uyandırmadığı özgür bir ülkede uyanmaktır CUMHURİYET. Hayatımızla ilgili bütün kararları kendimiz alabiliyorsak, özgürce seyahat edebiliyorsak, çocuklarımız (eğitim seviyesini eleştirebilirsiniz) güvenli bir şekilde eğitim alabiliyorsa bu Cumhuriyettir. Hayatın bütününde aldığımız her nefeste Cumhuriyet vardır aslında. Hayatınızdan endişe etmenizi engelleyen yöneticilerimizi biz seçebiliyorsak, bu Cumhuriyet sayesindedir. Yolda gördüğüm bir bayan trafik polisidir cumhuriyet. Kadınların en temel haklarını bile kullanamadıkları bir toplumdan, hayatın her yerinde aktif bir şekilde bir tercihte bulunma hakkıdır. İran’ın yaşadıkları örnek olsun isterim. Kadim İran kültürünün cumhuriyeti kaybetmesi ile kadınlara yaptığı zulüm niteliğindeki yaptırımları, Afganistan ve Taliban yönetiminin çoluk çocuk demeden, kadın-erkek demeden sokak ortasında yaptığı infazlar insanlıkla bağdaştırılamaz. Bu yaşananlar Cumhuriyetin, demokrasinin, adaletin ne kadar kıymetli bir yönetim şekli olduğuna en iyi örneklerdir. 100 yıl önce bu ülkeden emperyalizmi çıkarmak için canını veren kahramanlar, seçmedikleri bir yönetimin kararları ile adaletsizliğini, haksızlığını, sefaletini yaşadıkları için hayatlarını bu uğurda verirken bir kere bile düşünmemişlerdir.
Cumhuriyeti sadece kelime anlamıyla değerlendirmek, Cumhuriyete yapılacak en büyük haksızlık olur. Cumhuriyeti tek başına değerlendirmek de sığ bir bakış açısında ileriye gitmeyecek bir yöntemdir. Çünkü dünyada monarşi ile yönetilmesine rağmen halkına verdiği özgürlüklerle, demokratik bir yönetim ile, adaletli yasama ve yürütme faaliyetleri ile, cumhuriyetten daha üstün niteliklere sahip birçok ülke mevcuttur. Mustafa Kemal ATATÜRK cumhuriyeti ilan ederken düşüncesindeki yönetim şekli, kendi deyimi ile ‘Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak’ sadece cumhuriyetle mevcut olmadığını düşünerek ‘Adalet Mülkün Temelidir’ demiştir. Cumhuriyet, laiklik varsa daha değerlidir, adalet varsa anlamlıdır. İbadethanelerde siyaset yapılıyorsa (Fransız devriminin de nedenidir) tek başına cumhuriyet, sadece sözde kalmaktan ileriye gidemez. Eğitimde, bilimde, sanatta dünya sıralamalarının çok altındaysanız, ekonomi ve üretim açısında kendinizi yenileyemiyorsanız ‘Cumhuriyetle yönetiliyorum’ demek sözden ibaret kalır. Amaç dünya sıralamasına girmekten ziyade, bu sıralamanın üstünde olmalıdır ki, o zaman cumhuriyeti özümsemiş olursunuz. Bu nedenledir ki, Mustafa Kemal ATATÜRK ‘Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak ve yüceltecek sizlersiniz’ vecizesini söylemiştir.
Çok güncel olduğu için ve bir insan olarak vicdanım sızladığı için, birkaç cümle de konunun aslında tam içinde ama dışında gibi görünen Filistin konusuna da değineceğim. Filistin’de yapılan ve yapılmaya devam eden katliamı şiddetle kınamakla beraber ana nedenlerine iyi bakmak lazım. Düşmanından çok daha eski ve köklü yapıya sahip bir devletin ve medeniyetin, İsrail karşında aciz kaldığı durumu ders niteliğinde olup, okullarda örnek gösterilmelidir. Sadece devletin ismine Cumhuriyet kelimesini eklemek, görselden ileriye gidemez. Özgür, demokratik ve adaletli bir toplum yaratmak, dünyaya ayak uydurmak zamanın getirdiği bir zorunluluktur. Bilim ve teknolojiye önem veren toplumlar, günün sonunda amaçlarına ulaşacaklardır ve İsrail’in ‘Vaad edilmiş topraklar’ inanışına adım adım yaklaşması bunun en büyük kanıtıdır. Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek isteyen zihniyet Hamas’ı kurdurmuş, İŞİD’i kurdurmuş, PYG’yi kurdurmuş, onlara silah satmış; karşısındaki güçlere de teknolojisi daha yeni silahları satarak ticaretini geliştirmiş ama dökülen ve dökülecek kanlarla ilgilenmemiştir. Bugün İsveç’i NATO’ya alıp Avrupa Birliği’ndeki hegemonyasını güçlendirmek isteyen de aynı güçlerdir. İsrail ürünlerini boykot etmemiz bizim için çok anlamlı çünkü market raflarımızın çoğu İsrail ürünleri ile dolu. Ürünleri raflardan kaldırmaya kalksak, özellikle temizlik ve konserve ürünlerinin raflarında ürün kalmaz. Ama İsrail’in de bizim ürünlerimizi boykot etmesi sadece ironik, çünkü İsrail’e bizim satacağımız ürünün ne kadar az olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil.
Not: Türkiye’nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 6 Ekim 1926’da açıldı. Fabrikada ilk aşamada 50 Türk ve 120 Alman işçi çalışıyordu. 98 sene önce hava sanayisi bu kadar gelişmiş bir ülke olan Türkiye, Cumhuriyetinin daha yeni yeni aynı seviyeye gelişinin ana nedenleri iyi araştırılmalıdır. Bu konuda üniversitede bitirme tezlerinin konusu olmalıdır. Geçmişini bilip ders çıkarmayan toplumlardan gelecek ile ilgili sağlıklı kararlar alması olası değildir ve aynı hataların tekrarına düşme ihtimalleri çok yüksektir.
Dünyadaki en büyük adalet vicdanda başlar, mahkemelerde devam eder. Bir ülkeyi Hz. Ömer adaleti ile yönetme iddiasıdır Cumhuriyet. Dinine, diline, ırkına bakmadan, halkına eşit fırsatlar sunmaktır. Bunları başaramıyorsanız veya başarmıyorsanız, dininden, dilinden, aidiyetinden, daha güncel anlatımla hemşerim diye, akrabam diye, zengin diye, fakir diye, Müslüman diye, Hristiyan diye, A partili B partili diye, o tarikat bu tarikat diye (bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün) belli bir kesimi üstün tutuyorsanız, bunun adı kast sistemidir veya monarşinin bir başka şeklidir ve Cumhuriyetten çok uzaksınız demektir. Vatan ve millet tektir, bunu bölüp parçalarsanız ve vatanınızı kaybederseniz, millet bilincini zedelerseniz, yaptığınız ayrıcalıklar size zul olmaktan başka bir amaca hizmet etmez. Sadece 29 Ekim günü bayraklarla gezip bir gün sonra adaletsizliğinize devam ediyorsanız, CUMHURİYET’i ve ATATÜRK’ü anlamaktan çok uzaktasınız demektir.
Ülkedeki vatandaşların eşit haklara sahip olduğuna inanıyorsanız, bugün yarın herhangi bir haksızlığa uğradığınızda adaletli yargılanacağınızdan şüpheniz yoksa, herhangi bir işe başvururken liyakatinizden dolayı gönlünüz rahatsa, refah içinde bir toplumda yaşıyorsanız, eğitimde, sağlıkta devletin halkına sunduğu her hizmetten eminseniz size her gün Cumhuriyet Bayramı zaten; KUTLU OLSUN.
Velhasıl Cumhuriyeti sadece bir kelimenin içine sığdırmaya çalışmak en büyük haksızlık olur. Cumhuriyet bir yönetim şekli olmakla birlikte; yönetenler için de yönetilenler için de bir yaşam şeklidir. Başka bir deyişle Cumhuriyet, devletin halkına sağlaması gereken anayasa ve yasalarla hüküm altına alınmış haklarını sağlaması ve halkın da toplum yaşamını düzenleyici bu kurallar manzumesine uyması demektir.
Toprak parçalarını vatan yapan, üstünde yaşayan ve bulunduğu yeri canını pahasına koruyan millettir. Bizim bulunduğumuz yer Türkiye Cumhuriyeti, bunu vatan yapan Türk Milletidir. Bu güzel coğrafyayı bize vatan yaparken ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ve onu savunurken canını, kanını, geleceğini, hayallerini, umutlarını feda eden, öncelikle Büyük Komutan ve Vatanperver Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını, bu amaçla canını vatana siper eden sayısız şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Cumhuriyet Bayramımızın bu anlamlı 100. yaşını büyük bir heyecanla kutladık. Nice yüzyılları olsun. Milletimize, devletimize kutlu olsun.
Unutmayalım ki,
‘Cumhuriyeti atalarımız kurdu, onu yaşatacak ve yüceltecek bizleriz…’
Sağlıcakla kalın.