ÖZLEMLERİMİZ
Gemlik’in eski evlerini,
Parke taşlı yollarını,
Yanan soba alevinin çıtırtısını,
Soba üstünde kestane pişirmeyi,
Portakal yanığının kokusunu,
Fırında patates pişirip itinayla soymayı ve tuzlayıp tok tutar diye yemeyi,
Sokak maçından sonra bir kapı önünde oturup komşu teyzenin salçalı ekmek ikramını,
Yazlık sinemaları,
“Evin en küçüğü sensin. Git, bakkaldan ekmek al” diyen babaları,
“Sen artık büyüdün. Çeşmeden kovayla su taşımak senin görevin” diyen anneleri,
Okula başladığımız gün öğretmenimize “Eti senin, kemiği benim” diyen velileri,
Kar, kış, yağmur, çamur demeden
ANDIMIZI okuduğumuz günleri,
Masum sevdaları,
“Aktar Şemsettin’den davul tozu, minare gölgesi al” diyen abilerimizi,
Hıdrellez’de Şube’de eğlencelerimizi,
Ali Çavuş’ta serpme kurduğumuz,
25 kuruş için zeytinliklerde başak yaptığımız,
Sinemalara bedava girmek için afiş tabelası taşıdığımız,
İskeleden denize girdiğimizde iskele memuru Abdullah Amcanın elbiselerimize el koyduğu,
At arabalarıyla şehir içi nakliyat yapıldığı,
Şehir içi otobüslerinin olmadığı,
Herkesin birbirini çok iyi tanıdığı,
Balıkpazarı’ndan kolan basan (balık ağı çeken) balıkçılara yardım etmeden geçilmediği günleri
Özlüyorum.
Rıza Kaptan’ın kadınlar motorunu,
Atların süslenip sünnet evinden sazlar eşliğinde motor gezileri yapıldığı sokak düğünlerini,
Tek Kaya’yı,
Dr. Seyfi’nin tozlu evinde muayene olduktan sonra parayı eline almayıp, “Bırak oraya” demesini
Ben çok özlüyorum.
Eski külhan beyleri,
Gemlik’in en renkli insanları;
Nafo’yu,
Şükriye’yi,
Abeş’i,
Ormana Fevzi’yi,
Yusuf’u,
Paşa Süleyman’ı özlüyorum.
Ya siz?
Siz Ağlayan Kaya’yı da mı özlemiyorsunuz?
Eski Gemlik çok renkli ve güzeldi.
Ya şimdi?