Kapalı

CUMHURİYETİN 100. YILINDA ATAMA MEKTUBUM

| Haber Girişi: 3 Ekim 2023 22:43 | Son Güncelleme: 7 Kasım 2023 23:00 A A

Yüce Atatürk

Senin aramızdan ayrılışından bu güne kadar neredeyse bir asır geçecek.
Bu zaman parçası içinde, senin manevi varlığına sahip çıkmadık, çıkamadık.
Bize bıraktıklarının ve armağan ettiklerinin hiç birinin kıymetini bilmedik. Günün birinde, elimizden alınacağını bile aklımıza getirmedik. “İzindeyiz!”, “Yolundayız!” diyerek önce seni, sonra da, hem de hiç utanmadan kendimizi kandırdık. Bizler izindeyken, yolundayken, bıraktıklarını, emanet ettiklerini, armağan ettiklerini ve eşsiz manevi varlığını ne hale getirdik.
Ya izinde, yolunda olmasaydık?

Hayatın boyunca, Türk Milletine, elinde, avucunda, kafanda ne varsa hep verdin. Hem de bizden hiçbir şey istemeden ve beklemeden. Biz sana ne vermemiz gerektiğini düşünmedik bile. Aynen varlığımızı sana borçlu olduğumuzu unuttuğumuz gibi.

Sayende;
Vatanımız oldu.
Medeni olduk.
Millet olduk.
Asırlık, düşmanlarla dost olduk.
Avrupa, Ankara’nın sözünü dinler oldu.
Birleşmiş Milletler’e davet edilerek giren ilk ve son devlet olduk.
Avrupalı ile eşit olduk. Ne onlardan bir parmak aşağı, ne onlardan bir parmak yukarı.

İç düşmanlar, dış düşmanlar!
Sana isyancı dediler, düşmanı ezdin.
Şeyhülislamı “Kafir” dedi, “Demokrat” çıktın.
En yakınların “Padişah olacak” dediler, “Cumhurbaşkanı” oldun.
Düşmanların “Korkak” dedi, “Cesur” çıktın.
Karşıtların “Türk değil” dediler, “Ne Mutlu Türk’üm” dedin.
“Zengin” dediler, her şeyini “Milletine” bağışladın.
Ama “Çok parası var” dediler, aramızdan ayrıldığın sabah cebinden “95 kuruş” çıktı.
En yakın arkadaşların “Bu savaştan mağlup çıkacak” dediler, “Zaferle” çıktın.

Bir insan, tanıyanı tanımayanı, seveni sevmeyeni, takdir edeni etmeyeni, inananı inanmayanı, yerlisi yabancısı, dostu düşmanı ile bütün bir insanlığı böylesine yanıltabilir mi?

Aramızdan ayrıldığın gün, emanetini, senin nesline bırakıp “izine çıktık. Neslin sahip de çıktı.”

Sonra, evet sonra ne oldu?
Sonrasını ne sen sor, ne ben yazayım.
O nesil bir iki eksiği ile doğanın gereği tükendi.

İzinden çıktığımız günler oldu.
23 Nisan!
30 Ağustos!
29 Ekim!
10 Kasım!

Bu günlerde izinden çıktık, yanında olduk.
Ama zaman geçirmeden tekrar “İzinde” olduk.

İzinde olduk da ne yaptık?
Kafası bilim, yüreği sevgi dolu genç bir nesil mi yarattık? Evet demek için insanın ar damarının çatlamış olması lazım. Bu gün bile sana sahip çıkanlar, yetmişli yıllarını geride bırakmış olan “Senin neslin”.

İzinde olduk da ne yaptık?
Diktiğin fidana bir avuç su mu verdik?
Yoksa su vermek şöyle dursun, kazma kürek o fidanın belini mi kırdık?

İzinde olduk da ne yaptık?
Ülkenin birlik ve beraberliğini koruyup kollamak için bir yumruk mu olduk? Anadolu’nun Türk’ü ile Kürd’ü ile Çerkez’iyle, Laz’ıyla, Rum’u, Yahudi’si, Ermeni’siyle, Süryani’si ile bize armağan ettiğin toprakların mozaiğini oluşturan bu insanların birbirleri ile barış ve kardeşlik içinde yaşamaları için çaba mı sarf ettik, emek mi verdik?

İzinde olduk da ne yaptık?
Bin bir emekle yapmış olduğun devrimlerini baş tacı edip, medeni dünyaya örnek mi olduk?

İzinde olduk da ne yaptık?
Zaferin kazanılmasında en büyük payı olan Anadolu kadınını,
Uygarlığın abidesi haline mi getirdik?

İzinde olduk da ne yaptık?
Eserlerine eser mi kattık?
Zaferine zafer mi kattık?
Anadolu’yu sulhun, huzurun, mutluluğun beşiği mi yaptık? Yoksa “Anadolu Yiğidi”ne mezar mı yaptık?

İzinde olduk da ne yaptık?
Dört tarafımızı saran komşularımızla huzuru, mutluluğu, güzellikleri, barışı, ortak değerleri, dostluğu paylaşır mı olduk?

O izin hiç bitmedi. Günün birinde bu izinin biteceğini ve gün gelip de geri döneceğini hiç düşünmedik. Oysa bir baktık ki izin bitmiş.

İzinden döndük. Döndükten sonra gördük ki, ne emanet ettiklerin, ne senin manevi varlığın, ne de eserlerin ne de senin neslinden eser kalmamış.

Bu sefer adını verdiğin gazetenin, taştan, topraktan resim yapan yazarından tut da, Vahdettin’i vatanperver yapan sözde sakallı tarihçiye kadar, Gardırop Atatürkçüleri, “İzinden” dönüp “Yolundayız” dediler. Hem de gırtlakları yırtılırcasına.
Sandılar ki, ne kadar çok bağırılırsa o kadar çok “Senci” olunur.

Canımız, bağrımız yanmış. Ümit yok.
Işıksa, şairin dediği gibi hiç yok.
“Her yer karanlık”

Tek ışık;
“Yattığın yer”

Çaresiz kaldık. Yolundayız diyenlerin peşine takıldık. Hep birlikte izinden çıktık, yoluna girdik.
Yolundayız dedik! Ama yolun başında, yolundan saptık.

Yolundayız dedik! Hiç utanmadan, sıkılmadan yalan söyledik. Yolundayız diye diye, dört yol ağzına geldik.

Çareyi kendimizin dışında herkeste aradık.
Oysa çare SENDİN.
Çare, sana sahip çıkan bizlerdik.
Bunu dahi düşünemedik.

Yüce Atatürk!

Senin önderliğinde kazanılan, kurtuluş Savaşı sadece bir millete hürriyet ve bağımsızlığını armağan etmedi. O zafer ki bu milleti, aşağılık duygusundan ve 600 küsur sene onun, bunun kulu olmaktan kurtarıp, ülkesinin saygın bireyi haline getirdi. 600 senelik safsata ve hurafeyi, çok değil 3 yılda yerle bir ettin. Tarih boyu medeniyete isyan etmiş hainlerle, sözde Gardırop Atatürkçüleri el ele vererek, senin bizlere 19 yılda verdiklerini 19 günde elimizden aldılar.

Atam!

Şimdi seni unutanlar, unutturanlar!
Seni sözde sevenler!
Senin manevi varlığın önünde “Sap” gibi dikilenler!
İzindeyiz, yolundayız diyenler!
Sözde Kemalistler, sözde Atatürkçüler!

Hepsi birlikte bir ağızdan;
Diyorlar ki, özlüyoruz! İnanma.
Diyorlar ki, bekliyoruz! Gelme.
Diyorlar ki, arıyoruz! Aradıkları sen değilsin.
Diyorlar ki, unutmadık! Hatırlamıyorlar ki unutsunlar.
Diyorlar ki, sana ihtiyacımız var! Yalan söylüyorlar.

Atam!

İzindeyiz, yolundayız dedik,
Seni Aldattık.
Utanmadan, Lozan’ı silip, Sevr’i tanıdık.
İlimi, bilimi türbelerden bekleyen bir gençlik yarattık.
Gel de kurtar demeye yüzümüz kalmadı…

Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun…

Köşe Yazıları - 22:43 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.
MKS - Marmara Kimya Sanayi Borusan Liberal