KALİTE ASLA TESADÜF DEĞİLDİR


21 Mayıs 2021 tarihinde Halil Aydı ile Efendi Kuruyemiş’in Dereboyu şubesinde yaptığımız röportaj anısı
Halil Aydı Bey ile 2025 Mayıs ayında Gemlik Kent Müzesi’nde bir canlı söyleşi daha yaptık. Bu söyleşimizde Gemlik sorunlarına da yer verdik. Yakında Kios TV’de izleyeceksiniz.
Halil Bey, şimdilerde yeni şubesi olan Gemlik İskelesi’nin karşısında Efendi Kuruyemiş’in 4. şubesini de açtı. Yoğun talep üzerine çeşit çeşit şekerler, çikolatalar, çerezler, kahve çeşitleri yanında av ve balık malzemeleri de satıyor ve bu ürünlere her gün yeni ürün skalası ekleniyor. Ayrıca denize nazır üst katta çayınızı içip çekirdek çitleyebiliyorsunuz.
Bayram nedeni ile bu yazımda Gemlik’in bu konuda kaliteden ödün vermeyen markasına, güler yüzü ile her zaman sizleri karşılayan, samimi, sıcak, girişimci bir esnafına yer vermek istedim.
Herkesin Kurban Bayramı’nı kutluyorum. Tatlı yiyelim, ağzımızın tadı hiç bozulmasın. Halil Bey’e teşekkürlerimle.
LEBLEBİCİ HALİT EFENDİDEN, EFENDİ KURUYEMİŞ’E UZANAN BİR YOL HİKÂYESİ
Eski çarşı esnaflarından kimi rahmetli olmuş, kiminin iş yeri kapanmış ve geride anlatacak kimsesi kalmamış. Kimi de hala dededen torunlara işlerini devam ettiriyor.
Bugün AYDI ailesinin temsilcilerinden Halil Aydı ile birlikte 1930 yıllarından bu güne uzanan bir işletmenin kısaca öyküsünü yazacağız.
Önce aile kökeninizle başlayalım.
Baba tarafım Çerkez. Babaannem Engürü Köyü’nden. Babamın babası Halit Efendi buraya 1925’lerde Balıkesir’den gelerek yerleşmiş.
İş hayatına başlaması ne zaman ve nasıl olmuş?
Önce 27 Mayıs Okulu’nun orada bir yer kiralıyor. Buradaki iş yerinde sadece leblebi kavurup leblebi satarmış. Bu nedenle de leblebici Halit olarak tanınmış.
Gemlik’te ilk kadayıf, dondurma, limonata imalatı yapan ve satanlar dedemler.
Dedem 1930 yıllarında meydandaki otoparkın olduğu yerine geçiyor. Orada dondurma imalatı da yapmaya başlıyor. Tabii her şey o zaman farklı. Bu dondurma elle yapılan bir dondurma. Yukarı Benli’den buzlar geliyor. O zaman havalar çok soğuk, bu dağ köyünde de karlar kalkmıyor. İç içe çift kademeli iki fıçı var; biri büyük, diğeri küçük. İki fıçı arasına bu buz ve kar karışımını basıyor, iç fıçıya da süt ve salep konuyor. Dondurma kıvamını alana kadar elle çevriliyor. Sonra üzeri temiz bir bezle örtülerek üç- dört gün bekletiliyor. Ve külahlara konarak satılıyor.
Bu iş yeri 1945-46 yılında istimlak nedeni ile yıkılıyor. Bu kez de eski kapalı çarşının orada bir dükkân kiralayan dedemiz, burada limonata, dondurma ve kadayıf satıyor.
Limonata da yine ev limonatası. Benli’den gelen buzlar kesilerek limonatanın içine atılıyor. Buz gibi satılıyor.
Dedemin çocukları; Burhan, Orhan, Turhan ve Sabahat Aydı. Sabahat hala ikinci çocuğu, Gemlik dışına evleniyor. En ufak amcam Hollanda’ya gidiyor, Orhan amcam 1974’de Avusturalya’ya gidiyor.
Sadece dükkânda satış yapmakla kalmıyorlar. Yalova, Orhangazi, Gemlik pazarlarında hatta Gemlik’in üç pazar yerinde de tezgâh açarak ürünlerinin satışını yapıyorlar. Ali Hikmet amcam da pazarlara gidiyor.
Ayrıca amcamın mesleği küfecilik. İstiklal Caddesi’nin orada küfecilik yapıyor. Orhangazi Caddesi’nin başlarında çocukları ile bu işi devam ettirdi.
Burhan amcam Akbank’ın karşısında Yaprak Tabela olarak da farklı bir sektörde yine çalıştı.
Babama gelince, dede mesleğinde karar kılıyor ve işi bu şekilde devam ettiriyor.1962-63 yıllarında Gemlik Camii’nin önünde İş Bankası’nın olduğu sırada dükkanlar vardı. Hırdavatçı Halil, zahireci ve minibüs yazıhanesi vardı. Dükkânda her şey mevcut artık. 68 yılına kadar çarşı meydanında kalıyor.
O zamanın çocuklarının çok sevdiği Juti dondurmaları ve Sütsal dondurmalarının bayiliğini yapardık. Yavaş yavaş hazır gıdalara geçiş zamanları.
Kapalı pazar yeri yapılınca, 68 yılında babam bir dükkan kiralayarak oraya geçiyor. Yaklaşık 1974 yılına kadar da orada kalıyor. 1974 yılında Yaprak Kuruyemiş’in olduğu köşe dükkânı devir alıyor ve tek başına orada çalışmaya başlıyor.
Yufkayı hep sizden alırdık. İmalatını yaptınız mı?
Biz imalat yapmadık. Burhan amcam Akbank’ın karşısında yufka imalatı yapardı, biz yufkayı ondan alıp satardık.
1978 yılında babamın başına gelen bir kaza bizim hayatımızda çok sıkıntı çekmemize neden oldu. Çevre yolu yapılıyordu. Yol iki yönlü. Sağ tarafa mıcır dökmüşler, sol işliyor. Kamyon ters yola girince kaza geçirdi, diz kapağı parçalandı. Bir-iki büyük ameliyat geçirdi. Abimle ben daha küçüktük. Bir, bir buçuk yıl zor bir süreçten geçtik. Babamın ayağı yanlış kaynamıştı. Tıp ilerleyince belki tedavi olur düşüncesi ile çok uğraştık ama düzelmeyeceğini söylediler.
1985 yılında yine imalata başladık. Sanayi sitesi o zaman kooperatifti. Kooperatiften biz de yer aldık. Dükkânı teslim ettiler. Büyük makineler aldık. 1991 yılına kadar orada imalat yaptık.
İş yeri satışta önemli. Atasoy Fırını’nın karşısındaki yerimizdeyken askeri gazino varmış, orada işler çok güzelken belediye dükkanlarına geçince satışlar %50’ye düşmüş. Zamanla yine toparlamışlar ama. Yaprak Kuruyemiş’in olduğu yerde babam dükkânın önüne tezgâh koyardı. Bayramlarda daha da büyütürdü tezgâhı. Köylüler deniz ve karadan salı pazarına gelir sıraya dizilirlerdi.
1985 yılında amcam Avusturalya’dan dönünce yine babamla ortak oldular. 91 yılına kadar bu ortaklıkları devam etti. 88 yılında Turan amcam da döndü. Kısa bir dönem o da ortak oldu ama ayrıldı. 91-96 yılları arası beraber çalıştık. Sonrasında abim ile babam Yaprak Kuruyemiş’i devam ettirdi. En son 2020 Kasım’ında babam vefat etti. Öldüğünde seksen yaşındaydı. Abim Ali babamdan sonra yine aynı yerde işine devam ediyor.
Başınız sağ olsun öncelikle. Nasıl biriydi babanız?
Babam 1940 Gemlik doğumlu. Küçük yaştan beri babası ile bu işi yapmış. Hayatı hep çalışarak geçti. Öncelikle çok çalışkan biriydi, işi onun hayatıydı. Bu nedenle de sosyal yaşantısı yok denecek kadar azdı. Zamanının büyük kısmı işte geçiyordu. Bunun dışında iyilik yapmayı severdi. Dürüst ve ahlaklı biriydi. Siyaseti sevmez siyaset yapmazdı. Banka pek bilmez, kredi kartı kullanmazdı.
Kapaklı’da yazlığımız vardı. Yaz kış gidin kalın derdik ama bir türlü babam işten ayrılmak istemezdi. Evimiz Şehit Mehmetcik Sokak’taydı. İş yerine yakın olduğu için tercih ediyor, ayağı da aksadığı için “Gidip gelmesi kolay oluyor” diyordu.
Babam yaşına rağmen oldukça sağlıklı biriydi. 2000 yılının başlarında bir kalp sıkıntısı yaşadı. Babama kalp pili takıldı.
Ülkemizde sağlık sistemi çok kötü. Bunu yaşayınca daha iyi anlıyor insan. Babam kalp krizi geçirince Devlet Hastanesi’ne acilen götürdük. 6-7 saat beklettikten sonra Bursa’ya gönderdiler. Şehir Hastanesi’nin Covid bölümüne saat 5-6’da yatış yaptı. Yoğun bakıma aldılar. By-pass yapılacak diye düşünüyoruz. Bize yoğun bakımdayken 20-25 evrak imzalattılar. Yanına almıyorlar. Tanıdık bir hemşire bulduk. Durumunun çok iyi olduğunu söyledi. Saat 9.50-10.00 civarında tahlil sonuçları geldi, Covid tespit edildi. Babama Covid tedavisi için bir çok ilaç verdiler. En son verilen beş ilaçtan sonra 11.30-12.00 civarı kalbi durmuş. Bize haber verdiler. 12.30’da hastaneye gittik vefat ettiğini söylediler.
Kalp deseler Kalp Aritmi Hastanesi’ne götüreceğiz. Aslında yanlış tedavi ile kalp hastasına Covid tedavisi uygulandı. Ben çok araştırdım. Alman bilim adamı 15 hasta üzerinde ilaçları denemiş ve ne acıdır ki, babama verilen ilacın 5 Kasım’da verilmesi durduruluyor. Bize imzalattırılan evraklar da herhangi bir durumda yasal yola baş vurmamamız için.
Efendi Kuruyemiş de bir marka oldu Gemlik’te. Sahibi Halil Aydı kimdir, bu isim nasıl doğdu?
1996 yılına kadar babam ve abim Ali Aydı ile beraberdik. 2008 yılında kendi iş yerimi kurmaya karar verdim. Anlayışla karşıladı babam. Onlar Yaprak Kuruyemiş olarak kaldı. Benim kafamda iki isim vardı. Oğlumun ismi Güngör. “Günay” hem babamın adı soyadı, hem oğlumun adı karışımı. Dört ay araştırma yaptım. “Efendi” biraz daha sıcak geldi. Ahilikten, dededen, atadan gelen bir isim. Tescilini aldık. “Güngör Efendi” diye 3 kuşaktır severek işimizi yapmaya çalışıyoruz.
Ben ayrı bir iş yapmaya karar verince babam, kendi yerimiz olan Doktor Seyfi’nin evinin yanındaki dükkânı önerdi ve “Oraya aç, kira düşünmezsin” dedi. İlk düşüncem tekel maddeleri satmaktı. 2017’de bu haliyle açtık ve bir yıl sonra orada ilk imalata başladık. Orhangazi Caddesi’ndeki yer, ikinci yerimiz. Sonra Manastır’ı düşünüyorduk, burası teklif edildi bize. Çarşı merkez olduğu için daha ağır bastı, burayı aldık. Günde 250 kilo kadar çerez kavruluyor. Orhangazi Caddesi kalemiz oldu. Burası şanssız bir döneme denk geldi. Zamanla orayı geçer diye düşünüyorum.
Baharatın tüm çeşitleri bulunuyor. Özellikle bu mağazada; düğün, nişan, söz gibi cemiyetlerde adet olan şeker, çikolata vs çeşitlerinin en kalitelisini, güzelini bulunduruyoruz. Personelimiz işlerini severek yapıyorlar. Büyük bir ailemiz var. İşimizi sürekli daha yukarıya taşımaya çalışıyoruz. Çok emek veriyoruz. Bizim pandemiden evvel iş yerlerimiz 6.30’da açılır, gece 1’de kapanırdı.
Pandeminin nasıl etkileri oldu?
Bizim üç şubemiz var. Bu sayıyı 4-5 iş yerine çıkarmak için projelerimiz vardı. Manastır çevre yolunda bir projemiz bekliyor. Gempark projesinde küçük sanayi sitesinde kardeşimin bir dükkânı var. Orada inşallah Gemlik’e çok yakışacak bir tesis yapmak istiyoruz. Örnekleri var ve çok güzel. İnşallah Gemlik’te de yapmayı başarabilirsek güzel olacak.
Bu süreçte biz de çok zorlandık ama esnaf çok zor bir süreç yaşadı ve yeteri kadar destek alamadığı için iş yerini kapatmak zorunda kalanlar oldu. Bir an önce normal hayata dönmeyi diliyoruz.
Ticaretin dünü ve bugünü arasında ne gibi farklar var?
Eskiden ticaret çok daha kolaydı. Gemlik küçük olmasına rağmen tezgâhlarımız vardı. Üç yerde tezgâh açardık. Sadece bir bayram arifesinde 3.5 ton şeker sattığımızı hatırlarım. Depomuz hala var; Lise Caddesi’nde. Depodaki bayanlar çerezi elle seçiyor. Gemlik rutubetli bir bölge. Biz çerezi günlük kavuruyoruz. Daha sonra tek tek tekrar yine seçiliyor. Rengi biraz sararmış bile olsa atıyoruz. Kuruyemiş kavrulduktan sonra bir ay içinde tüketilmesi gerekir, bir hafta sonra sararmaya başlar. Çeşit ve kaliteye her zaman çok önem verdik. Küçük bir yerde kendi markanı yaratmak hiç kolay değil. Zincir markalar gibi değiliz. 3. kalite mal satmaya kalksak dededen, atadan kalan bu adı sürdüremeyiz. Hijyeni zaten hiç saymıyorum.
Sadece iş yerlerinizden mi hizmet veriyorsunuz?
Toptan almak isteyenler oluyor, Kumla ve başka yerlerden istediler. Şu anki makinelerimiz ancak bu kadar imalatı karşılıyor. Daha fazla elbette yapabiliriz fakat seri imalat yapalım derken kaliteyi bozarız. Daha büyük makineler aldığımızda bunu da düşünebiliriz. Yakın köylere motorla servis yapıyoruz. Whatsapp hattımız var. Ayrıca PTT Kargo ile de şehir dışındaki müşterilerimize ulaşıyoruz.
Ben bu işe başlarken Bursa’da çerezin en büyüklerinden Hüsnü Canat, “Ne satarsan sat ama en iyisini sat” demişti. Bu güne kadar aynı çizgide devam ettim.
İşten arta kalan zamanlarda özel hayatınız, hayalleriniz neler?
Babamın ölümünden sonra Hisartepe’de annemle birlikte oturuyoruz. Annemi yanıma aldım, benimle kalıyor. Bir oğlum var, okuyor. Özel hayatıma çok zaman ayıramıyorum. İşimiz zor. Bunca zaman içinde üç gün tatile gittim, onda da geri döndüm. Bazı şeylerin getirisi oluyor ama kendinizden ve hayatınızdan ister istemez ödün veriyorsunuz. Ben de böyle mutluyum. Daha doğrusu olmak zorundasınız.
Bir kaç yazar var, onları takip ediyorum; Ahmet Şerif İzgören, Şerif Kaynar gibi. Balık tutmayı seviyorum. Ama tabii yine fırsat olmuyor.
Babaannem Engürü Köyü’nden. Anneannem ise Gedelek Köyü’nden. Gedelek’te yerimiz var. İleride bir gün Gedelek Köyü’nde bir köy evi yapmak, bir kaç hayvan almak, doğa ile iç içe yaşamak isterim.
Konu Gedelek’ten açılınca, gazetede yayınlanacak olan Gedelek yazımdan ve Sunğipek kitabımızdan söz ediyorum. Halil Bey de iki anısını anlatıyor sözlerimize son vermeden.
Anneannem Gedelek’te yaşıyor ve halen sağ. O bize anlatırdı. Dedemin babası harpte şehit olmuş. Gedelek halkı çok acılar çekmiş. Yunan askerleri köyü basınca dedem iki küçük çocuğunun elinden tutarak kaçan köylülerle birlikte Pınarbaşı’na çıkıyor. Cüzdanını unutunca almak için geri dönüyor. Dedemi vuruyor askerler. Bunu gören arkadaki köylüler daha küçük yaşta olan anneannemin annesini ve teyzesini “babanız öldü” diyerek yanlarına katıyor, Pamukova’ya kadar gidiyorlar. Teyzesi orada kalıyor, evleniyor ama anneannemin annesi köye geri dönmüş. Evlenmiş, evlerini tamir ettirmiş ve hep Gedelek’te yaşamış.
Diğer anımı ise babamlar anlatırdı.
Eskiden Gemlik’e gemiler gelir ve Gemlik’te iskele olmadığı için Sunğipek İskelesi’ne demirlermiş. Burada gemi üç gün kalır, yiyecek ikmali yapar ve gidermiş. Gemi geldiğinde gemi kaptanı dedeme siparişini verir ve gemiye getirmelerini istermiş. O zamanlar kış geldiğinde deniz taşar, İstiklal Caddesi Sunğipek’e kadar sular altında kalır, fayton, araba çalışmazmış. Dedemler malı hazırlar, dört kişi arka arkaya yola çıkarlarmış. Önde bir kişi elinde bir sopa, yolu kontrol ede ede ilerler, arkadakiler onu takip edermiş. İnanmak güç ama dört saatte bu şekilde yol alır, Çarşı Meydanı’ndan Sunğipek’e gider, malı teslim eder, yine aynı şekilde dört saatte geri dönerlermiş. Buralar mısırlık ve tarlaymış. Yani o dönemlerde çok zorluk ve sıkıntı yaşamış büyüklerimiz.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Aydı soyadını taşıdığım ve Gemlik’te sevilen, sayılan bir babanın oğlu olduğum için gururluyum. Onun bıraktığı yerden abim ile birlikte iki ayrı isimle adını yaşatmaya devam edeceğiz.
-
Anabilim Liseler Arası Tiyatro Festivali’nde Sanatın Gücü Sahneye Taşındı!
-
Kalp krizi değil, ‘Kırık Kalp Sendromu’!
-
Aile Hekimleri İstanbul’da eylemde!
-
MÜSİAD’ın ”3T Modeli” Bursa ve İzmirli Sanayicileri Buluşturdu
-
ULUTEK Firması’ndan Okuma Alışkanlığına Yön Veren Sistem
-
Türkiye Hava Sporları Federasyonu Drone Türkiye 1. Etap Sıralama Yarışı Sonuçlandı!