Kapalı

RUMLARIN BEDDUALI ŞEHRİ GEMLİK

| Haber Girişi: 16 Ağustos 2024 15:16 | Son Güncelleme: 19 Ağustos 2024 15:17 A A

Bu sözümde haklıyım; çünkü onlar gittiğinden beri Gemlik hep geri gitti. Yani adamların bedduası tutuyor. Gelen gideni aratıyor.

Gemlik’e başkan, idareci, yönetici, seçilmiş, atanmış kim olursa olsun, tek yaptıkları seçim vaatlerinde bol keseden atmak. Atananlar ise tam bir şey yapacakken tayinleri çıkıyor ve yeni idareciler yerlerine yerleşiyor. Tebrik, hoş beş, alışma devresi derken, ne yaptı bu kişi? Hiiiiç!

Bir de aynı koltuklarında emekliliğini bekleyenler var. Nasıl bir torpilleri varsa?! Zaman içinde koltuğa çakılıp kalmışlar. Dünya yansa, deprem olsa, okul yıkılsa, savaş çıksa kimin umurunda? Yeter ki, koltuğu başkası kapmasın. Olan yine lanetli Gemlik içinde yaşayan halka oluyor.

Seçilenin derdi, hava atıp kurdele kesmek, bol bol açılış yapıp karın doyurmak. Pastalar, yemekler, beleş ya! Aman, bugün de boş geçmesin! Görüntüye bakarsan protokol hep aynı, sadece mekanlar değişiyor. Kimi gün giyim, kimi gün kozmetik, kimi gün yemek ama aynı pasta, yemek, börek. Arada bir dönerci, köfteci, midyeci. Havyar, ejder meyvesi de olsa iyi olur ya, onlar saraya gittiklerinde artık.

Biri, bir gün bir açılışa gitmiş. Önüne kanepeler gelmiş. Şaşırmış, utanmış, bir iki atmış ağzına doymamış. “Bunlar ne?” diye sormuş. “Kanepe” demişler. “Olur mu? Kanepe geniş, büyük olur. Bunlar minnacık. Kuş olsa doymaz” diye söylenmiş. Azıcık ezme, kaşar peyniri, salam, sosis, vs. Açılış yapanlara duyurulur. Bol bol koyun ki her şeyi, karnı doymasa da gözleri doysun milletin.

Bizim yaş gurubumuz yine şanslı dönemde doğmuş, yaşamış. Gemlik’te nüfus az, sanayi yoktu, yerleşim alanı genişti. Yiyen, malı götüren fazla göze batmıyor, insanlar yaşıyordu. Bir de sosyal medya çıktı başımıza, ne yesen daha kursağından inmeden milletin gözüne gözüne sokuyorlar.

Artık, geldiğimiz günde ilçede zaten yabancı olduk. Kimse kimseyi tanımıyor. İlçemiz büyüdü, sanayi çoğaldı. Sanayi çoğalınca nüfus arttı. Ve yapılaşmadan nefes alınamayacak hale gelindi.

İlk elden giden deniz ve ürünleri, sonra yeşillik ve simgemiz olan zeytin ağaçları oldu. İş yerleri çoğaldı, esnaf sayımız arttı. Büyük esnaf, küçük esnaf olarak çoğaldık. Büyük esnaf şanslı, Ticaret Odası’na kayıtlı, onlara pek karışan olmaz, o yüzden başkanlarının kafası da rahat. Büyük balık küçük balığı yutar demişler! Gücü gücü yetene.

Ama küçük esnafın hiç şansı yok! Güçlü firmalarla yarışacak, işportayla savaşacak, zabıtadan kaçacak, maliyeciden korkacak, sağlıkçıdan çekinecek; akrabamdır, eşimdir, dostumdur, kızımdır, oğlumdur diye çalışanını sigortacıya anlatacak. Velhasıl dostlar, akşam evine bir lokma ekmek götürecek, o da burnundan gelecek. Yatağa yattığında “Acaba yarın ne olacak?” diye kâbus görecek.

Şimdilerde hepsi gerçekten bindi küçük esnafın üstüne. Bir tarafta zam yağmurundan azalan alım gücü, bir yanda da bu baskılar. Anlaşmış gibi üst üste gelip, nefes aldırmıyorlar. Zaten esnafın sermayesi tükenmiş; çekle, kartla, borçla kapısını açık tutmaya çalışıyor, patlayacak yer arıyor. Yetmezmiş gibi panayır çadırları her yerde. Kumla ve Perşembe pazarı derken gelip sahile kuruldular, hem de boydan boya ve bir kısım küçük esnafımız geçen hafta ilk patlamayı gerçekleştirmiş, tartışmalara konu olan Belediye ile Oda Başkanı’nı karşı karşıya getirmiş.

Bir aydır gündemde, Gemlik’in ağzında. Gemlik’in milli takımı olan Gemlikspor adı geçiyor. Büyük paralar telaffuz ediliyor. Anlaşmalar yapılmış deniliyor ama bunlar hep kişilerin aralarında kahvede, berberde, çay bahçesinde konuşulan konular. Tam açıklayan yok! Açıklama yapması gerekenler, ispatla göstermesi gerekenler suskun.

Gemlikspor aradığı başkanı, yönetimi buldu. Canla başla mücadele ediyorlar. Dertleri Gemlikspor’un başarılı olması, hak ettiği yerde olmaları. Temennimiz, bu gündemden düşmeyen çadırlar da, Gemlikspor’a destek için kurulmuş olsun, Gemlikspor her yerden aldığı bu destekle şampiyon olsun. Olmazsa işi zor, hesap soran çok olur.

Bence destek olunmasına olsun da; insanların tek nefes alıp kafa dinlediği yerde olmasın. On gün sonra sezon bitiyor. Karşısındaki esnaf zaten zabıta, maliye, sigortadan nasibini aldı. Üstüne bir de katma değer vergisi bu çadırlar oldu. Gemlik’in en güzel çerezcisi, Gemlik’e dört iş yeri kazandırmış, atadan babadan Gemlikli, temiz camlı bölmeler içinde yiyeceklerin hijyenle saklandığı, günlük taze çerezlerin sunulduğu bir yer açmış; dünya kira veriyor. Yazın para kazanacak. Gel sen, karşısına nereden geldiği belli olmayan açıkta satılan çerez çadırı kur!

Yılların Boksör Restoran’ını rahmetli Necati amcamızın kızı işletiyor ve onlar da maliyecilerden nasiplerini aldılar. Kaliteli hizmet, Türk Sanat Müziği Fasıl Geceleri yaparken, bir tarafta gümbür gümbür müzikle nasıl iş yapacak, Bursa ve Mudanya ile nasıl rekabet edecekler? Orası da kapanırsa sonra “Neden turizm yok, balık restoranı yok?” diye oturur ağlarız. Değerlerimizi değersizleştirerek bir yere varamayız.

Sahilde lokantalarımız ayakta kalmaya çalışırken, çarşı içinde yemek, döner iş yerlerimiz varken, sıcakta tüp, yanında dev bir döner tezgâhı kur. Sakatatın bin bir çeşidi, dolmalar, kısırlar sanırsınız altın günü. İşte en iyisi, gidin görün; ister tadın, ister koklayın. Artık size kalmış. Para harcamanıza gerek yok. Fiyatlar cep yakıyor ama Allah biliyor ya, kokusu doyurucu.

Bu da gelip geçici. Her zaman olduğu gibi Gemlik halkına, esnafına soran olmayacak. Bari Gemlik dışında bir yere kurun, kimseye ucu dokunmasın. İsteyen gitsin, isteyen yesin, isteyen gülüp eğlensin hatta halay çeksin. Bangır bangır milletin başında boza pişirmeyin kardeşim. Sen eğleneceksin diye ben uyumayacak mıyım, ben kazanamayacak mıyım? Bir yere tam destek olmaz. Olursa işte böyle ucu herkese dokunur.

Bir de bir şeyi merak ediyorum. Hani nerde vergiciler? Bu tezgahlar Gemlik’in göbeğinde çay bahçesi açmış, her çeşit dükkân açmış, lunapark kurmuş. Fiş kesmiyor, üstüne bir de fiş isteyenle kavga ediyor. Hiç mi duymuyor, görmüyorsunuz, gazetecilerin yazdığını ihbar kabul etmiyorsunuz? Esnafın ekmeğini tek tek sayıyorsunuz. Panayırda devlet yok mu? Gelir kaybı yok mu?

Lokantaları gezip fiş kesmedin diyen, bakkala girip neden sadece kart çektin deyip ceza kesen, maliyeciler nerede? “Sigortalı işçi çalıştırıyor mu?” diye denetleyen, yoksa cezayı basan sigortacılar nerede? Sandalye, masa kovalayan, seyyara göz açtırmayan zabıtalar nerede? En önemlisi İl Tarım nerede?

Yani denetleyen yok, bakan yok, sıkıştıran, hesap soran yok ve bu yer Büyükşehir Belediyesi’ne ait ama büyükşehirden kimse yok. Peki, o kadar sıkıştırıp sezonu zehir ettiğiniz küçük esnafın suçu ne? Namusuyla vergisini, kirasını, aidatını, Bağ-kur’unu ödemesi mi suçu?

Zaten bir de Esnaf Kefalet’ten aldığı paraların üzerine yeni faizler bindi. Esnaf o parayı çoktan tüketti, bitirdi. Ha bire vergi, faiz, indirme, bindirme. Bir nefes borcu kaldı, yakında o da korkarım gelecek.

Bir şeyi yaparken bir yeri yıkmayalım, adil davranalım. Ortak karar alıp yapalım, kimse üzülmesin. Büyükşehir küçük şehiri, küçük şehir spor kulübünü, Gemlikspor Esnaf Odası’nı öne sürüp herkesi zan altında bırakmasın. Yoksa hepiniz bu vebalin altında kalırsınız. Kaldınız bile.

Yapılan bir şey, hayırlı bir şey için yapılıyorsa, Gemlik için yapılıyorsa, herkesin, büyük ölçüde halkın rızası varsa birlikte başarılırsa daha güzel olur diye düşünüyorum.

Çay bahçelerinin önüne gelince… Madem dokunduk çadırlara, onları da es geçmeyelim. Güya çay bahçeleri geriye çekilecek, vatandaşın denizden daha çok faydalanması, yürüyüş yapıp nefes alması sağlanacaktı. Hesap buydu. Neredeeeee? Hesap kitaba uymadı! Meğerse, o koca alanı çay bahçelerinin alanını ikiye-üçe (yanları da unutmayalım) katlaması için, kalan alanı da seyyar arkadaşların yayılarak satış yapmaları için geriye çekmişiz.

Tahta sandalyeleri, masaları, denizin gazinoyu dövüşünü, Milton’daki fasıl gecelerini özler olduk. Vatandaş önemli değil, bir delik bulur yürür.

Aaa, bir de beklenen hızlı tren lunaparka gelmiş, tur atıp duruyor. Haydi gelin, bir tur 50 lira. Sudan ucuz! Niye öyle diyorsun? Demeyin. Çay bahçelerindeki çayın, suyun fiyatına bakınca ucuz. Birini içiyorsun kanalizasyona gidiyor, hafızalarda yer etmiyor. Tren yüzü görmemiş çocuklar, bu indi bindiyi ömür boyu hatırlar. Keşke bizlere de bir tren olsa… Olacak dediler olmadı. Hangi sözler yerine geldi de gözlerimiz dolmadı?

Tren gelir hoş gelir (Ley ley limi limi ley)
Odaları boş gelir (mini mini güzel gel bize)
Duydum yar bize gelmiş (gelir) (ley ley limi limi ley)
Sefa gelir hoş gelir (mini mini güzel gel bize)

Gelelim yeni yapılmaya başlanan, dizaynı olan ama bir türlü bitmeyen ikinci sahile. Çok şükür lambalar yandı. Gerisi de biter inşallah bir gün. Bu normal; araya seçim girdi, kolay değil onca ağacı budamak. Hepten kesmesinler de buna da razıyız.

Bu yıl da hayallerimiz seneye kaldı. O kadar yoğunuz ki, sahile bir iki günümüzü ayıramıyoruz ve bu 40 derece sıcakta denize giremiyoruz. Tabii yol üzerindeki çarşafla kaplanmış oturma yerlerinde piknik yapan ve kayalardan denize giren vatandaşlarımızı saymazsak.

Köy yollarını düzlemekten, iki çakıl taşını almaya makine yok, adam yok. Velhasıl bu yıl da geldi geçer. Zaten ağaç katliamından dolayı gölgesinde oturacağımız ağacımız da yok. Neyse, Allah büyüktür; bir gün gireceğimiz denizimiz, gölgesinde oturacağımız ağacımız olur inşallah.

Manastır’da yerlerde sürünen bir anıt ağacımız var. Bir zamanlar nelere şahit olmuş? Manastır’ın, sahillerin hikayesini o anlatır bizlere. Çocuk kitabı yazarı olsam, çok güzel bir konu olurdu. Denize dallarını uzatmış çınar ağacının hikayesi. Doğumundan bugüne olan süreçte başından geçenler. Çocuklara masallar.

Şimdi, Rum’un laneti, bedduası üstünde olan Gemlik’i kim yönetiyor? Büyükşehir mi, küçük şehir başkanı ve yönetimi mi? “Hala öğrenemedin mi Sinan kardeş, çok ayıp” diyen başkanları ve daire başkanlarını duyar gibiyim. Meclis üyelerimiz de pek faal ammaaa!

Neden soruyorum? Kime sitem edelim, kimi kime şikâyet edelim, onu öğrenmek istiyorum. Vatandaş da bilsin, biz de bilelim. Kimin eli nerede, belli değil. “Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime” durumundayız artık, muhatap bulmakta zorlanıyoruz. Ama kime sorsan o yaptı, iş bitirici.

Eskiden iki zıt parti vardı ve birbirlerini suçlarlardı. Şimdi ikisi de aynı parti ama yine bir şey olmuyor. Boşa geçen 5 ay. Lanetli Gemlik’te beş ayda gözle görülüp, göz doyuran, görseli olan bir şey oldu mu?

Hani el ele verip birlikte Gemlik çağ atlayacaktı? Çağ atlamak güzeli yakalamak için ne bekliyoruz? Daha birlikte kolları sıvayamadınız mı? Ekipleri bir yere sabitleyin artık. Kim nerede takip etmekte zorlanıyoruz.

Geçen gece Gemlik’te bir ilk oldu. Gemlik yazarı ile buluştu ama az kalsın sahilde yer bulamayacaklardı. Yerlerini dönme dolaplar, göçebe çadırlar kapmıştı ve o kadar emek boşa gidecekti. Kent Konseyi’nde bu işin koordinatörlüğünü yüklenen Başkan Yardımcısı Reyhan Çorum şöyle yazdı: “Spora destek, kültüre köstek!”

Özetle, kısa ve öz; yazarlarımız yine de işin ciddiyetini anlayıp okuyucusuyla buluşmaya geldi. İlk önce karanlıkta kaldılar, sonra yan stantlardan çalgı sesleri başladı. Eee, insanlar bakıyor. Başkan yok, ilçe başkanları yok, meclis üyeleri yok, her yere giden dernek başkanları yok, yok! Hani o açılışlara gidenler yok. Kuru pasta, ikram, hiçbir şey yok. Yazmışsın, yazmamışsın kimin umurunda? İşte Gemlik’in tarihine, kültürüne, Kent Konseyi’ne, yazanına, düşünürüne verilen değer.

Vatandaş et kokusuna, türkü dinlemeye yürüdü ama Kent Konseyi ekibi, Mag-Der grubu ve az da olsa kitapsever ve yazarlara saygı duyan bir kitle oradaydı. Ben emeği geçen KENT KONSEYİ yönetimine, sunumu üstlenen Cenk kardeşime, oraya gelip değerli yazarlarımızı dinleyen kitleye çok teşekkür ediyorum.

Uyuyan meclis üyelerimize, hepsi değil ama uyuyanlara, muhalefetsiz hizmet olmaz bilincinde olmayan muhalefete sözlerim. Diyorum ki, artık uyanın! Ne için geldiğinizi unutmayın ve yükü üç beş arkadaşın üstüne yıkmayın. Kimse unutmasın, zaman su gibi akıyor, bir bakmışsınız seçim startı veriliyor. İşte o gün konuşacak yüzünüz olsun. Bir de artık birbirinizi suçlamayın, derdiniz hizmet olsun.

Kırılan darılan varsa, inanın hiç umurumda değil. Dün de yazdım, bugün de söylüyorum, yarın da fikrim değiştirmediğiniz sürece değişmeyecek. Benim derdim Gemlik, Gemlik’in yükselmesi, güzelleşmesi, Rumların lanetinin Gemlik’in üstünden kalkması.

Kimseye yalakalık yapıp gönlünü hoş etme, cep doldurma, koltuk kapma, unvan alma gibi derdim yok. Meclis üyelerinin gezmediği yerleri gezmek, görmediklerini görüp, duymadıklarını duyup, yetkili birimlere duyurup sorunu gidermektir derdim.

Bugünlük de bu kadar. Tekrar buluşana dek; Allah, Gemlik’in, Gemlik halkının yardımcısı olsun inşallah.

Köşe Yazıları - 15:16 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.
MKS - Marmara Kimya Sanayi Borusan Liberal