GEMLİK’TE SİNEMANIN ÇÖKÜŞÜ
1950-1970 yıllarında sinema altın çağını yaşamış ve binlerce insanın tek eğlencesi olmuş; cumartesi, pazar günleri haftanın bütün filmlerini bir matinede dört beş film oynatarak; Çarşamba, cuma günleri sadece bayanlara mahsus bayanlar matineleri yaparak. Gemlik’in en yoksulundan en zenginine ve en ekabirinin vazgeçilmez, her film değiştiğinde adeta her sinemada yeri belli olan kişiler, 1972 yılında siyah beyaz televizyonun gelmesiyle sinemadan önce zengin, ekabir ve bayan kitlenin haklı olarak evlerine televizyon alan ilk kitle olduklarından uzaklaşmasına sebep oldu.
Bu da zaman içerisinde sinemacılık tabiriyle kravatlı ve dişi müşterinin kaybı olunca müşteri kalitesi avam tabir ettiğimiz kitleye kalmıştı.
Artık sinemaları sinema işleticileri değil; kalitesiz, vurdu kırdılı Çin filmlerini ve şarkılı türkülü seven kitlenin istekleri belirliyordu. Bu doğrultuda sinemalar yatımlarını korumaya ve ayakta kalmaya çalışıyordu. Bu 1975 yılına kadar devam etti. Demiştim ya, artık film tercihini sinema işleticileri değil, müşteriler tayin ediyor. Bu durumun üzerine filmciler de avam müşteriye hitap eden, kısaca erotik filmler çekmeye başlayınca, daha çok avam müşteri katılımıyla -her ne kadar sinema işleticileri memnun olmasa da- Türkiye’nin en güzide sinemaları yaşamak için bu sisteme boyun eğmek zorunda kaldı. Bu gelişmeyi kabullenmeyen sinemalar tek tek kapandı. Sinemanın çöküşü yavaş yavaş başlamıştı. Gemlik’te ilk olarak yazlık sinemalar ve Sunğipek Fabrika Sineması kapandı. Bursa’da bile tarihi Tayyare Sineması, Aynalı Dilek Sineması, Burç ve Yazıcıoğlu sinemaları bu düzene uymak zorunda kaldılar.
Siyah beyaz televizyonun ardından sinemaya bir darbe de renkli televizyondan geldi. Sinema müşterileri teker teker giderken, İstanbul filmcileri daha çok erotik film çekerek zamanın en kaliteli filmlerinde baş rol oyuncularını bu filmlerde oynatmaya başladı. Bu düzen sinema işleticilerini ayakta tutmaya yetiyordu ama sinemanın çöküşüne seyirci kalıyorlardı. Arada bir Tarık Akan, Yılmaz Güney gibi siyasi içerikli filmlerle eskiyi yaşasalar da sinemalara bir darbe de 1980 yılında vuruldu.
1984 Turgut Özal iktidarıyla Türkiye’de bir çok yenilik yapıldı.
Önce uydu sistemi, renkli televizyon, ardından videolar…
Yani artık sinemalar evlere girmişti. Daha çok çay kahve satmak için neredeyse Gemlik’te bütün kahvehanelerde sinema filmleri oynatılıyordu. Gemlik ve Türkiye genelinde yüzlerce sinema ya kapanıyor ya da iş merkezi oluyordu.
Ben Murat Çengeltaş olarak sinemaya olan bağlılığımı hiçbir zaman yok etmedim. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “SİNEMAYA LAYIK OLDUĞU EHEMMİYETİ VERMELİYİZ” sözüne bağlı kalarak 2017 yılına kadar sinemacılıktan başka hiçbir iş yapmadan, doğduğumdan beri 67 yıl her türlü sıkıntılara rağmen sinemacılık yapan tek kişiyim.
Yazılarıma katlandığınız için teşekkür ederim.
Saygılar!
-
Rusya’dan Suriye’ye Gözdağı
-
Meteoroloji’den İstanbul’a Uyarı!
-
Sıkıyönetim ilanı Güney Kore’yi karıştırdı!
-
Yenidoğan soruşturmasında 2. dalga operasyonu
-
Mudanya BESAŞ Satış Fabrikası Açıldı
-
İstanbul’da en fazla olayın yaşandığı ilçe belli oldu