-
Eskiden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dediğimizde Gemlik’te olan bütün ilkokulların 1. sınıftan 5. sınıfa kadar öğrencileri bayrama hazırlanırdı. Sınıf öğretmeleri, en güzel ve çok masraflı olmayan, bazen kağıttan elbiseler yaparak minicik öğrencileri milli bayram heyecanını tatmaları için hazırlardı. O öğrencilerin aileleri de çocuklarıyla aynı heyecanı yaşar ve meydanları doldururdu. 23 Nisan Ulusal […]
-
Eski Gemlik’te nerdeyse herkesin takıldığı arkadaş grupları vardı. Bazen arkadaş buluşmaları bazen de zihinsel, takip gerektiren iskambil oyunları oynanırdı. Balıkpazarı’nda her kahvehanenin müdavimleri bile ayrı ayrıydı. Gürcü Mehmet’in kahvesi Şengül Bakkal’ın karşısındaydı. Çakıcı’nın kahvesi, Abdürrahim’in kahvesi, Hafız’ın kahvesi… Bir de Balıkpazarı Camii’nin yanında Ferit Uslu’nun sabahçı kahvesi vardı. Sabahçı kahvesinin özelliği müdavimlerinin balıkçılar olmasıydı. Genelde […]
-
ÖZLEMLERİMİZ Gemlik’in eski evlerini, Parke taşlı yollarını, Yanan soba alevinin çıtırtısını, Soba üstünde kestane pişirmeyi, Portakal yanığının kokusunu, Fırında patates pişirip itinayla soymayı ve tuzlayıp tok tutar diye yemeyi, Sokak maçından sonra bir kapı önünde oturup komşu teyzenin salçalı ekmek ikramını, Yazlık sinemaları, “Evin en küçüğü sensin. Git, bakkaldan ekmek al” diyen babaları, “Sen artık […]
-
Eskiden Gemlik halkının başlıca geçim kaynaklarından olan ZEYTİN. Öyle ki, zeytin ağacı o ailenin çocuğu gibiydi; tek dalının kırılmasına razı gelmezlerdi. Neredeyse her evin altında zeytin havuzları ve o havuzlarda baskı için tonlarca taşlar bulunurdu. Yeni mahsulün havuzlara girmesine yakın, bir yıl önceki zeytinler havuzlardan çekilir, küfelere doldurulup bazen tüccara adresten satılır, bazen de zeytin […]
-
Ben Cumhuriyetin otuz ikinci yılı içerisinde sinemada doğdum. Kendimi bilmeye başladığımda, yani yedi sekiz yaşıma geldiğimde; o yıllarda her 29 Ekim’de sinemamızda film gösterimi yapılmazdı. O güne özel salon, fenerler ve grapon kağıtlarıyla süslenir, balolar düzenlenip birçok devlet ve hükümet görevlisi, amir ve komutanlar mutlaka o geceye katılır, halkla iç içe eğlenirdi. Bu gelenek 1970’li […]
-
Bazı nedenlerden dolayı geçen ay yazacağımı söyleyip yazamadım. “Bir sonraki yazımızda Holdingleşen ve Amerikan Diktası ile Dijitalleşen Sinemacılığı paylaşacağız” demiştim. Evet, kaldığımız yerden devam edelim. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler; Türkiye’de halka açık ilk sinema 19 Mart 1910’da, İstanbul Şehzadebaşı’nda “Millî Sinema” adı altında faaliyete geçmiştir. 1987 yılına kadar Amerikalılar, Türkiye sinema sektörünü 77 yıl […]
-
Yazı dizimizin birinci bölümünde 1950-1974 yıllarını, sinemanın en parlak olduğu ve binlerce kişinin sinema salonlarını doldurduğunu; ikinci bölümünde 1975 yılından 1985 yılına kadar Türkiye’ye renkli televizyon, video ve çoklu uydu kanallarının girmesi ile sinemaların hayatta kalabilmek için istemeseler de kalitesiz, daha az maliyetli, yerli erotik ve uzak doğu filmlerini salonlarında oynatmak zorunda kaldığını, buna razı […]
-
1950-1970 yıllarında sinema altın çağını yaşamış ve binlerce insanın tek eğlencesi olmuş; cumartesi, pazar günleri haftanın bütün filmlerini bir matinede dört beş film oynatarak; Çarşamba, cuma günleri sadece bayanlara mahsus bayanlar matineleri yaparak. Gemlik’in en yoksulundan en zenginine ve en ekabirinin vazgeçilmez, her film değiştiğinde adeta her sinemada yeri belli olan kişiler, 1972 yılında siyah […]
-
Gemlik sinema ve sinema seyircisi bakımından çok şanslı bir ilçeydi. Bir çok yerde 16 mm diye tabir ettiğimiz onaltılık sinemacılık varken, Gemlik ilk dünya standartlarındaki makineyle tanıştı. 35 mm olan bu makine ilk adı Gemlik Sineması, sonraki adı Sunar Sineması, son olarak da İnci Sineması olarak bilinen, şimdiki Karagöl Market’in oradaydı. Daha sonraları İstanbul’dan Gemlik’e […]